Alabanda antik kenti, şehrimizin Çine ilçesi – Doğanyurt köyü sınırları içerisinde yer alır. Kent Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır.  Alabanda adı Karia dilinde Ala (at), banda (yarış) anlamına gelen kelimelerden türemiştir. Rivayete göre Kral Kar’ın oğlu kazandığı at yarışından dolayı kente bu ismi vermiştir. Büyük İskender’in bölgeyi fethetmesinden sonra değişen kent, sonraki yıllarda farklı devletler tarafından tahribata uğramıştır. Roma’nın Anadolu topraklarına tamamen hakim olmasıyla tekrar gelişmeye başlayan Alabanda, parası basılan bir bölge olmuştur. Roma’nın Asya eyaletinin başkenti ilan edilmesi ile beraber çevre şehirlerin tamamı Alabanda’ya bağlanmıştır. Şehir bir süre sonra çok yüksek seviyede refaha ulaşmıştır ve bir eğlence merkezine dönüşmüştür. Helenistik Çağ’da büyük bir yapılanma içinde giren kent, ilk kez bu dönemde ayağa kaldırılan tiyatro sahnesi, meclis binası ve Agora gibi eserlerin yanı sıra, 4 kilometre uzunluğunda 11 kule ile desteklenmiş surları da kapsıyor. İçinde 6 farklı tapınağın yer alması nedeniyle kente, “Tapınaklar Kenti” denilmiştir. Antik kentte bu güne kadar sur duvarları, tiyatro, tapınaklar, agora, bouleuterion, hamamlar, stadion, nymphaeum, su kemeri, kiliseler, anıt mezarlar ve nekropol alanlarında çok sayıda lahit mezar bulunmuştur. Agora’daki dolgu malzemeleri içinde bulunan, ay ile güneşi temsil eden, 1,5 metre boyutunda Selene ve Helios kabartması bulunmuştur. . En erken yerleşime ilişkin Hitit metinlerinde adı Waliwanda olarak geçen Alabanda da ki ilk kazı çalışmaları, 1904 -1905 yıllarında Halil Edhem Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Ardından Aydın Müzesi adına Emin Yener ve Doç. Dr. Suat Ateşlier tarafından sürdürülmüştür. 2015 yılından itibaren de Doç. Dr. Ali Yalçın Tavukçu başkanlığında kazı çalışmaları devam etmektedir.              Çok geniş bir alana yayılan kentte gelişmiş sulama sistemlerinin kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Agora’da 10-11 farklı sulama kanalı tespit edilirken, bu kanallar sadece içme suyu olarak değil, aynı zamanda çiftlikler için de sulama amacıyla kullanılmıştır. Bölgenin sıcak iklimi nedeniyle buharlaşmayı engellemek amacıyla künkler döşenmiş ve kapalı sulama sistemleri oluşturulmuştur. Halkın çok zengin olduğu ve sürekli müzikli eğlenceler düzenlendiği yazılı kaynaklarda geçmektedir. Bu dönemler ise kentin milattan önceki son asrına denk gelmektedir. Kent son olarak 1280 yılında bir daha değişmemek üzere Türk devletlerinin hakimiyeti altına girmiştir. 199 yılından itibaren de bakanlık koruması altında kazıları yapılan Alabanda Antik Kenti’ne giriş ücretsizdir ve haftanın her günü açıktır. Unutmayın, biraz tarih kokusu herkese iyi gelir..