Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

‘ŞEREFSİZ NE YER?’

Çoğumuz biliriz Kıvırcık Ali’nin(Rahmetli) türküsünü; ‘’Şeref ekmek arar, şerefsiz pasta yer...’’ İnsanoğlu için oldukça ağır hakarettir, ‘Şerefsizlik’.   2004 yılında Almanya-Mülheim Ruhr şehrinde(Mülheim Ruhr; Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, 150 bin nufuslu, bir sanayi şehridir. ‘Siemens, Mannesman, Krupp, Rheinstahl’ gibi Almanya’nın önde gelen dev fabrikalarınında bulunduğu, yaklaşık üç bin Türk’ün de ekmek parasını kazandığı Ruhr nehri etrafında kurulmuş ‘sempatik’ bir sanayi ve üretim şehri. -Didim gibi sadece tüketim şehri değil- Başkanlığını bir Türk’ün yaptığı ‘Yabancılar Meclisi’; Yunan, İtalyan, Lübnan, Fas, Portekiz ve İspanyol olmak üzere, toplam on beş yabancı meclis üyesinden oluşmuştur.)   Akbaş Müzik Şirketinin düzenlediği bir iftar yemeğindeyiz. Şirket kurucusu ve şimdi ki ‘Kanal Avrupa’ televizyonu sahibi Alipaşa Akbaş’ın, televizyon kurma aşamasında olduğu dönemler... Yemekte Essen Başkonsolosu, ataşelik mensupları, Avrupa Türk İslam Birliği(ATİB) topluluğundan bazı yetkililer, dernek başkanları, Akbaş Müzik’in ses-saz sanatçıları ve basın mensubu arkadaşlar var.   Rahmetli Kıvırcık Ali ile yemek öncesi sohbet ediyor, korsan kasetçiler hakkında konuşuyoruz. Konu bir ara kendisini bir anda meşhur eden türküsü, ‘Şeref ekmek arar, şerefsiz pesta yer’ Türküsüne geldi ve sordum;   Ali bey, insanlara Türkü içinde bile olsa ‘şerefsiz’ diyebilmek oldukça ağır. Bu beste sonrasında başınız hiç ağrımadı mı?   Evet! Biliyorum abi, çok ağır bir kelimedir şerefsizlik... Başımda bayağı bir ağrıdı, ağrıtıldı. Fakat insanlara izah ettikten sonra, bana hak verdiler. Tabii ki şerefliler hak verdiler.   Rüşvet alan, yiyen zaten şerefsizdir...Hatta bence veren de... Şahıs rüşveti alıyorsa bu sözcük ona ‘iltifat’ gibi geliyor, alışmış artık. Çünkü ‘zat-ı muhterem(!), yaptığının şerefsizlik olduğunu düşünmüyor ki... Bu gibilerin kendilerini rahatlatacak bir gerekçeleri her zaman zaten vardır.   Örneğin; ‘Devlet(veya patron) hakkımı vermiyor ki’ gibi.   Minareyi çalarken, kılıfını hazırlamış bile.... Adamın yüzüne tükürsen; ‘Allah’a şükür, yağmur başladı’ diyecek.   ***** Kırküç koca ‘gurbet’ yılından sonra tekrar vatanımdayım. Aç yatıp, karnımın gurultu sesiyle uyandığım, ilk okula yalın ayak gittiğim. Orta okulu; Dost-akraba, konu-komşuların eskileri, mübarek aylar veya bayramlar da verdikleri hediyelerle(yeni bir ayakkabı veya, içi dışına çevrilmiş ‘çevirme’ dediğimiz elbiselerle) bitirdim okulumu...   Kısacası oldukça yoksul bir aile de büyüdüm.   Lokanta önlerin de çok sular akmıştır ağzımdan... Parmaklıklar dışında da olsam, lunaparklar da sevinç çığlıkları atmış, çokkez çocuklarla beraber bağırmış, el çırpmışımdır kendimde olmadan…   ****** İşte bir ‘oruç’ ayının daha sonuna geldik…   Orucun gerçek anlamı sadece; ‘aç kalmak’ mı, yoksa senede sadece bir ay değil, on bir ay aç kalanların halinden anlamak mıdır?   Sorunun cevabını herkesin vicdan ve anlağışına bırakıyorum.   Bence, sevap(Allah katında yapılan iyilik); Senede bir kere, iftar sofraları açıp, orucunu sokakta bozmak zorunda kalanlar için yemek vermekle ve sözüm ona ‘vicdan rahatlatmak’ veya ‘İslamın bir şartını daha yerine getirdim’ demekle ve sadece bir ay’la sınırlandırılamaz...   Veya; ‘Bu yıl oruç tutmuyorum, onun yerine bir zavallıyı doyurayım bari’ diye vicdanınızı da rahatlatamazsınız.   Allah, herkesin; iyiliğini veya kötülüğünü kalbine, niyetine göre; versin!.. (vereceğinden de hiç şüphemiz olmasın)   ‘Çöp toplayan, iki çocuklu kapı komşumuz bu akşam ne yedi acaba?’ diye soranlara ve ekmeğini ‘şerefi’ ile kazananlara,   Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2014 - Çarşamba

‘ŞEREFSİZ NE YER?’

Çoğumuz biliriz Kıvırcık Ali’nin(Rahmetli) türküsünü; ‘’Şeref ekmek arar, şerefsiz pasta yer...’’
İnsanoğlu için oldukça ağır hakarettir, ‘Şerefsizlik’.
 
2004 yılında Almanya-Mülheim Ruhr şehrinde(Mülheim Ruhr; Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, 150 bin nufuslu, bir sanayi şehridir. ‘Siemens, Mannesman, Krupp, Rheinstahl’ gibi Almanya’nın önde gelen dev fabrikalarınında bulunduğu, yaklaşık üç bin Türk’ün de ekmek parasını kazandığı Ruhr nehri etrafında kurulmuş ‘sempatik’ bir sanayi ve üretim şehri. -Didim gibi sadece tüketim şehri değil- Başkanlığını bir Türk’ün yaptığı ‘Yabancılar Meclisi’; Yunan, İtalyan, Lübnan, Fas, Portekiz ve İspanyol olmak üzere, toplam on beş yabancı meclis üyesinden oluşmuştur.)
 
Akbaş Müzik Şirketinin düzenlediği bir iftar yemeğindeyiz. Şirket kurucusu ve şimdi ki ‘Kanal Avrupa’ televizyonu sahibi Alipaşa Akbaş’ın, televizyon kurma aşamasında olduğu dönemler... Yemekte Essen Başkonsolosu, ataşelik mensupları, Avrupa Türk İslam Birliği(ATİB) topluluğundan bazı yetkililer, dernek başkanları, Akbaş Müzik’in ses-saz sanatçıları ve basın mensubu arkadaşlar var.
 
Rahmetli Kıvırcık Ali ile yemek öncesi sohbet ediyor, korsan kasetçiler hakkında konuşuyoruz. Konu bir ara kendisini bir anda meşhur eden türküsü, ‘Şeref ekmek arar, şerefsiz pesta yer’ Türküsüne geldi ve sordum;
 
Ali bey, insanlara Türkü içinde bile olsa ‘şerefsiz’ diyebilmek oldukça ağır. Bu beste sonrasında başınız hiç ağrımadı mı?
 
Evet! Biliyorum abi, çok ağır bir kelimedir şerefsizlik... Başımda bayağı bir ağrıdı, ağrıtıldı.
Fakat insanlara izah ettikten sonra, bana hak verdiler. Tabii ki şerefliler hak verdiler.
 
Rüşvet alan, yiyen zaten şerefsizdir...Hatta bence veren de... Şahıs rüşveti alıyorsa bu sözcük ona ‘iltifat’ gibi geliyor, alışmış artık. Çünkü ‘zat-ı muhterem(!), yaptığının şerefsizlik olduğunu düşünmüyor ki... Bu gibilerin kendilerini rahatlatacak bir gerekçeleri her zaman zaten vardır.
 
Örneğin; ‘Devlet(veya patron) hakkımı vermiyor ki’ gibi.
 
Minareyi çalarken, kılıfını hazırlamış bile.... Adamın yüzüne tükürsen; ‘Allah’a şükür, yağmur başladı’ diyecek.
 
*****
Kırküç koca ‘gurbet’ yılından sonra tekrar vatanımdayım. Aç yatıp, karnımın gurultu sesiyle uyandığım, ilk okula yalın ayak gittiğim. Orta okulu; Dost-akraba, konu-komşuların eskileri, mübarek aylar veya bayramlar da verdikleri hediyelerle(yeni bir ayakkabı veya, içi dışına çevrilmiş ‘çevirme’ dediğimiz elbiselerle) bitirdim okulumu...
 
Kısacası oldukça yoksul bir aile de büyüdüm.
 
Lokanta önlerin de çok sular akmıştır ağzımdan... Parmaklıklar dışında da olsam, lunaparklar da sevinç çığlıkları atmış, çokkez çocuklarla beraber bağırmış, el çırpmışımdır kendimde olmadan…
 
******
İşte bir ‘oruç’ ayının daha sonuna geldik…
 
Orucun gerçek anlamı sadece; ‘aç kalmak’ mı, yoksa senede sadece bir ay değil, on bir ay aç kalanların halinden anlamak mıdır?
 
Sorunun cevabını herkesin vicdan ve anlağışına bırakıyorum.
 
Bence, sevap(Allah katında yapılan iyilik); Senede bir kere, iftar sofraları açıp, orucunu sokakta bozmak zorunda kalanlar için yemek vermekle ve sözüm ona ‘vicdan rahatlatmak’ veya ‘İslamın bir şartını daha yerine getirdim’ demekle ve sadece bir ay’la sınırlandırılamaz...
 
Veya; ‘Bu yıl oruç tutmuyorum, onun yerine bir zavallıyı doyurayım bari’ diye vicdanınızı da rahatlatamazsınız.
 
Allah, herkesin; iyiliğini veya kötülüğünü kalbine, niyetine göre; versin!.. (vereceğinden de hiç şüphemiz olmasın)
 
‘Çöp toplayan, iki çocuklu kapı komşumuz bu akşam ne yedi acaba?’ diye soranlara ve ekmeğini ‘şerefi’ ile kazananlara,
 
Saygılarımla
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.