Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

"İNANÇ, SEVGİ VE AZİM" GÜC܅

“…Zafer, ‘zafer benimdir’, diyebilenin...   Başarı, ‘başaracağım’ diye başlayıp ve ‘başardım’ diyebilenindir...”   M. Kemal ATATÜRK   “…Bir zamanlar sevgilisinden uzun yıllar ayrı kalmış bir aşık varmış ve ayrılık ateşiyle yanıyormuş.   Aşkın şiddetinden kalbinde sabredecek güç kalmamış ve vücudu ruhundan (bıkmış)usanmış.   O’nsuz hayatı hiçe saymış ve zaman kendisini tüketmiş... Nice günler onun hasretiyle hiç dinlenmemiş ve nice geceler onun acısından uyuyamamış... Vücudu inlemelerle yıpranmış ve kalp yarası onu feryat ettiriyormuş... Hekimler onun derdine derman bulamamışlar ve etrafındakiler yanından uzaklaşmışlar.   Evet, bir aşk hastasına sevgilisinin yardım eli uzanmadıkça, doktorlar çare bulamazlarmış.   Nihayet onun hasret ağacı, ümitsizlik meyvesi vermiş ve ümit ateşi küle dönmüş.   Aşık, bir gece yaşayamayacak bir halde evini terk ederek pazaryerine doğru yola koyulmuş.   Birdenbire bir bekçinin kendisini takip ettiğini fark etmiş. (Suçsuz olduğu halde)Korkmuş, kaçmaya başlamış.   Bekçi kendisini hala kovalıyor...   Sonra başka bekçiler de gelmişler ve bu ‘Yorgun Aşık’ın tüm yollarını kesmişler.   Zavallı aşık, kalpten ağlıyor ve kendi kendine mırıldanıyormuş: “Bu bekçi mutlaka Azrail veya bana işkence yapmak isteyen bir zalim olmalı ki beni böyle kovalıyor.”   Böyle ‘aşk oklarından’ kanayan hüzünlü bir kalple, deli gibi koşuyormuş aşık...   Daha sonra yüksek bir bahçe duvarının önüne varmış ve bin bir güçlükle duvarın üzerine tırmanmış. Duvar onun için çok yüksek olmasına rağmen canını unutarak kendisini aşağıdaki bahçeye fırlatmış.   Ve orada… Evet orada, sevgilisini elinde lamba, kaybetmiş olduğu yüzüğü ararken görmüş. Kalbi duracakmış gibi olan âşık, güzel sevgilisine bakmış ve derin bir ah çekerek, ellerini dua halinde havaya kaldırmış ve:   “Ey Allah’ım! Sen bekçiye övünç, zenginlik ve uzun ömür ver, zira o; ya bu fakiri kılavuzlayan Cebrail ya da bu mahvolmuşa hayat bağışlayan İsrafil idi” demiş.   Bekçinin bu görünüşteki zulmünde kaç tane gizli adalet bulmuş ve maskenin arkasında gizli bulunan kaç bağış görmüştü. Bekçinin gazabı, aşk çölünde sevgilinin denizine susamış olan birine yol göstermiş ve karanlık yokluk akşamında kavuşma ateşini parlatmıştı. O, ayrı düşmüş birini yakınlık bahçesine yöneltmiş ve hasta bir canı gönül hekimine kılavuzlamıştı.   Eğer o âşık sonucu önceden görebilseydi, daha başında bekçiye hayır duası eder, onun adına yalvarır ve zulmün adalet olduğunu görürdü. Ancak sonuç kendisine kapalı olduğu için başlangıçta figan ve şikâyet etti…” (Bahaullah,1817-1892 / Yedi Vadi, Dört Vadi)   MECBUR EDERSEN...   Kedi tırmalar, köpek ısırır, yılan sokar... Ortak olan tarafları kendilerine yönelik bir tehlike gördüklerinde ve savunma ihtiyacı duyduklarındadır...   Onları bu meziyetlerini göstermeye mecbur eden bizleriz. Sonucuna da katlanmamız gerekmez mi? Fakat hayır! Bunu kabullenemez, yine de onları suçlarız neden? Hem suçlu, hem güçlü...   ‘’Pala’’yı çeken, kullanan kişi; Hakimin, Savcının ve Halkın önünde hesap vereceğini, hakettiği kanuni cezayı alacağını tabii ki bilmelidir(Başkalarına örnek olması ve caydırıcılık adına)   Gezi parkı olaylarının başlamasına sebep; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ‘Bazı kesimlere’ şirin görünme tutumu oluşmuştur.   Siz bir yanda ‘demokrasi’ taraftarı gözükün, diğer tarafta halkın isteği dışında bir eyleme girişin ağaçları(Gecenin karanlığında ve oldu-bitti’ye getirerek) sökün...   Türk halkı artık; ‘’Emekleme ve Day-Day Durma’’ aşamasını atlatmıştır. Aydın insanlara yapılanlar(Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hırant Dink) ve (Madımak’ta canlı-canlı yakılan 37 ‘İnsan’) ‘düşünen’ halkın(Bol silah gösterili, kılıçlı, ‘’Pala’lı’’ dizilerle televizyon karşısında beyni uyuşturulanlar hariç) gözünden kaçmamakta, düşünen beyinlerde birikim yapmaktadır...   Fakat ben her şeye rağmen; Yukarıdaki hikaye de olduğu gibi her olaya bir ‘Sebep’ ve her sebepte de bir ‘Hayır’ olduğuna inanıyorum.   Şeyh Sadi’nin;    ‘’Padişaha nasihat edecek olan insan,   Ne ölümden çekinir, ne de bekler bir ihsan...’’   Şiiri üzerinde düşünenlere,   Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2014 - Çarşamba

"İNANÇ, SEVGİ VE AZİM" GÜC܅

“…Zafer, ‘zafer benimdir’, diyebilenin...

 
Başarı, ‘başaracağım’ diye başlayıp ve ‘başardım’ diyebilenindir...”
 
M. Kemal ATATÜRK
 
“…Bir zamanlar sevgilisinden uzun yıllar ayrı kalmış bir aşık varmış ve ayrılık ateşiyle yanıyormuş.
 
Aşkın şiddetinden kalbinde sabredecek güç kalmamış ve vücudu ruhundan (bıkmış)usanmış.
 
O’nsuz hayatı hiçe saymış ve zaman kendisini tüketmiş... Nice günler onun hasretiyle hiç dinlenmemiş ve nice geceler onun acısından uyuyamamış... Vücudu inlemelerle yıpranmış ve kalp yarası onu feryat ettiriyormuş... Hekimler onun derdine derman bulamamışlar ve etrafındakiler yanından uzaklaşmışlar.
 
Evet, bir aşk hastasına sevgilisinin yardım eli uzanmadıkça, doktorlar çare bulamazlarmış.
 
Nihayet onun hasret ağacı, ümitsizlik meyvesi vermiş ve ümit ateşi küle dönmüş.
 
Aşık, bir gece yaşayamayacak bir halde evini terk ederek pazaryerine doğru yola koyulmuş.
 
Birdenbire bir bekçinin kendisini takip ettiğini fark etmiş. (Suçsuz olduğu halde)Korkmuş, kaçmaya başlamış.
 
Bekçi kendisini hala kovalıyor...
 
Sonra başka bekçiler de gelmişler ve bu ‘Yorgun Aşık’ın tüm yollarını kesmişler.
 
Zavallı aşık, kalpten ağlıyor ve kendi kendine mırıldanıyormuş: “Bu bekçi mutlaka Azrail veya bana işkence yapmak isteyen bir zalim olmalı ki beni böyle kovalıyor.”
 
Böyle ‘aşk oklarından’ kanayan hüzünlü bir kalple, deli gibi koşuyormuş aşık...
 
Daha sonra yüksek bir bahçe duvarının önüne varmış ve bin bir güçlükle duvarın üzerine tırmanmış. Duvar onun için çok yüksek olmasına rağmen canını unutarak kendisini aşağıdaki bahçeye fırlatmış.
 
Ve orada… Evet orada, sevgilisini elinde lamba, kaybetmiş olduğu yüzüğü ararken görmüş. Kalbi duracakmış gibi olan âşık, güzel sevgilisine bakmış ve derin bir ah çekerek, ellerini dua halinde havaya kaldırmış ve:
 
“Ey Allah’ım! Sen bekçiye övünç, zenginlik ve uzun ömür ver, zira o; ya bu fakiri kılavuzlayan Cebrail ya da bu mahvolmuşa hayat bağışlayan İsrafil idi” demiş.
 
Bekçinin bu görünüşteki zulmünde kaç tane gizli adalet bulmuş ve maskenin arkasında gizli bulunan kaç bağış görmüştü. Bekçinin gazabı, aşk çölünde sevgilinin denizine susamış olan birine yol göstermiş ve karanlık yokluk akşamında kavuşma ateşini parlatmıştı. O, ayrı düşmüş birini yakınlık bahçesine yöneltmiş ve hasta bir canı gönül hekimine kılavuzlamıştı.
 
Eğer o âşık sonucu önceden görebilseydi, daha başında bekçiye hayır duası eder, onun adına yalvarır ve zulmün adalet olduğunu görürdü. Ancak sonuç kendisine kapalı olduğu için başlangıçta figan ve şikâyet etti…” (Bahaullah,1817-1892 / Yedi Vadi, Dört Vadi)
 
MECBUR EDERSEN...
 
Kedi tırmalar, köpek ısırır, yılan sokar... Ortak olan tarafları kendilerine yönelik bir tehlike gördüklerinde ve savunma ihtiyacı duyduklarındadır...
 
Onları bu meziyetlerini göstermeye mecbur eden bizleriz. Sonucuna da katlanmamız gerekmez mi? Fakat hayır! Bunu kabullenemez, yine de onları suçlarız neden? Hem suçlu, hem güçlü...
 
‘’Pala’’yı çeken, kullanan kişi; Hakimin, Savcının ve Halkın önünde hesap vereceğini, hakettiği kanuni cezayı alacağını tabii ki bilmelidir(Başkalarına örnek olması ve caydırıcılık adına)
 
Gezi parkı olaylarının başlamasına sebep; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ‘Bazı kesimlere’ şirin görünme tutumu oluşmuştur.
 
Siz bir yanda ‘demokrasi’ taraftarı gözükün, diğer tarafta halkın isteği dışında bir eyleme girişin ağaçları(Gecenin karanlığında ve oldu-bitti’ye getirerek) sökün...
 
Türk halkı artık; ‘’Emekleme ve Day-Day Durma’’ aşamasını atlatmıştır. Aydın insanlara yapılanlar(Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hırant Dink) ve (Madımak’ta canlı-canlı yakılan 37 ‘İnsan’) ‘düşünen’ halkın(Bol silah gösterili, kılıçlı, ‘’Pala’lı’’ dizilerle televizyon karşısında beyni uyuşturulanlar hariç) gözünden kaçmamakta, düşünen beyinlerde birikim yapmaktadır...
 
Fakat ben her şeye rağmen; Yukarıdaki hikaye de olduğu gibi her olaya bir ‘Sebep’ ve her sebepte de bir ‘Hayır’ olduğuna inanıyorum.
 
Şeyh Sadi’nin;    ‘’Padişaha nasihat edecek olan insan,
 
Ne ölümden çekinir, ne de bekler bir ihsan...’’
 
Şiiri üzerinde düşünenlere,
 
Saygılarımla
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.