Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

Atatürk ve Din

Kendiniz İçin Değil, Bağlı Olduğunuz ‘Ulus’ İçin Çalışınız!..   Ve O; önce kanını taşıdığı Ulus’uolmak üzere tüm insanlık için şu cümleleri de yaşamı süresince kurduğu binlerce cümleler arasinda kullanmıştı:"...   Benim havarilerim yoktur. Ülke ve millete kimler hizmet eder ve hizmete uygun, layık olduğunu gösterirse havari* onlardır...’’   ( *Havari; Yardımcı... Arapça kelimedir. Çoğulu, ‘Havariyyun’ dur. )   O’nu, Atatürk’ü;ben-Sen pozitiv veya negativ değerlendirebiliriz... Fakat bir değil birçok dünya lideri O’nun adını saygıyla ve ceketinin düğmelerini ilikleyerek anıyorsa, biraz düşünüp ‘El-insaf’ dememiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak gurur duymamız gerekir...   Eski İsrail BaşbakanıBenGurion; ‘’ Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz yirminci yüzyılda, dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, her ulusa nasip olmayan cesur ve büyük bir devrimcidir."   Rus ihtilal lideri Lenin; ‘’Mustafa Kemal Atatürk, sosyalist değildi... Fakat görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.’’   Ve eski İngiltere Başbakanı D. Lloyd George, kıskançlığını gizlememiş; ‘’ Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu taihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu.’’cümlelerini kullanmışlardı.   Yoktan var etmek Allaha mahsustur... Fakat var olan bir şeyi yok etmek isteyenlere karşı koyabilmek; ‘’ Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur!’’ diyebilmekönce akıl sonra cesaret ve güç gerektirir.   Yoksa adama; ‘’Hakim, savcı, doktor hatta başbakan olmuşsun ama ‘İnsan’ olamamışsın’’ derler...   O’nun, Atatürk’ün cennette bir yerlerde bu günleri acıyla izlediğinden eminim(Aksini kim iddia edebilir ki?) O, hiç bir zaman; Halkına, bırakın halkını düşmanına bile yukarıdan bakmamış, mağlup ettiği subayları bile onurlandırmıştır.   Para, koltuk(Saltanat) gücü. Pöh... Asıl Melih amca Ankara’dan onlara, ‘Saltanatçılara’ tükürsün. Ben tüküremem(Belediye başkanı olmadığım halde kendime yakıştıramıyorum).   Ne güzel söylemişti rahmetli ‘Kıvırcık Ali’; ‘’ Şeref ekmek arar, şerefsiz pasta yer’’ diye...   Gençlerimiz ‘bir avuçdolusu’ kadardı, fakat; Bazı ülkelerin on binlerce askerle yapamadığını, daha güçlü becerilerle; tiyatro, şiir, şarkı-Türkü, kalem ve ‘duran adam’ gücü ile yapmaya çaliştılar; Ellerinde ay-yıldız’lı Bayrak, ağızlarında Nazım Hikmet nağmeleri, kabarık göğüslerinde; Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Bahai, Hıristiyan, Laz, Çerkez, Ermeni, Yahudi; ‘Hepimiz Kardeşiz’ yazan yayılarla başardılar. Kendilerine yakışanı yaptılar... Güç kullanmadan, silaha, palaya sarılmadan... Atatürk’ün ‘Havarileri’ni sevgiyle selamlıyorum.   Demokrasinin ilk şartı olan konuşma özgürlüğüdür. Bırakın insanlar konuşsunlar... Bırakın insanlar kaç çocuk yapacaksa yapsınlar... Bırakın insanlar hangi parkta el-ele gezeceklerse gezsinler, birbirlerine sarılsınlar, öpüşsünler kardeşim Sana ne!..   Sen bunları bile kısıtlayacaksan ne işin var Avrupa Birliğinde(Zaten o konudada samimi olduklarına hiç inanmıyorum ya)   PARAYI GETİRDİN Mİ?..   Babam(Allah Rahmet Eylesin) on yedi sene cami hocalığı yaptı... Alevi-Sunni demeden tüm köylerde sevilen, ‘yobaz’ olmayan bir hocaydı(Yobaz olmayan derken, ‘illede odunumun parası’ demeyen hocaları tenzih ediyorum).   İbadetin sadece Allah ile kul arasında olduğunu, ‘’Camiye gidiyor, oruç tutuyor’’ desinler diye kılınan namazın, tutulan orucun Allah katında makbul olamayacğını vaazlerinde tekrarlar, ardından da bazı hikayeler anlatırdı. İşte onlardan birisi:   (..Bir köy ağası, başka bir köy ağasına(istemeye-istemeye, utandık belasına) yüklü miktarda borç para vermiş... Nerede, ne zaman ödeneceği falan kararlaştırılmış. Gel zaman-git zaman ödeme zamanı gelmiş... Kararlaştırdıkları gibi, ağa parayı öğle namazından önce alacaklı ağanın köyüne getirecek.   Alacaklı ağa oldukça heycanlı; Ya parayı getirmezse... Ağa erkenden camiye gitmiş, abdestini almış, başlamış beklemeye...   Namaz vakti gelmiş, ezan okunmuş, borçlu ağa hala görünürlerde yok... Ağanın içine girermiş bir korku; Ya parayı getirmezse?   Namaza dururlar. Ağa camiye en son girer en arkada yerini alır ve, Allah-u-ekber...   Hoca düşünmekten, kapıya bakmaktan namazı nasıl kıldığından bile habersiz...   İkinci rekatı kılarken borçlu ağa kan-ter içerisinde alacaklı ağanın yanında saf tutar. Namazı beraberce kılarlar, kılarlarda alacaklı hoca merak içerisindedir; parayı getirdimi, yoksa ödeme seneye mi kaldı.   Selam verilecek hoca; ‘’EsselamıaleykümVeRahmatullah’’ der sağa döner, ‘’EsselamıAlykümVeRahmetullah’’ deyip sola dönerken bizim ağa hemen sorar; PARAYI GETİRDİN Mİ(!)?   Dini vecibeleri ‘Allah için’ yerine getiren, düşündüklerini sinsice değilde açıkça söyleyebilen, söylenmesine müsade eden herkese,   Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2014 - Çarşamba

Atatürk ve Din

Kendiniz İçin Değil, Bağlı Olduğunuz ‘Ulus’ İçin Çalışınız!..
 
Ve O; önce kanını taşıdığı Ulus’uolmak üzere tüm insanlık için şu cümleleri de yaşamı süresince kurduğu binlerce cümleler arasinda kullanmıştı:"...
 
Benim havarilerim yoktur. Ülke ve millete kimler hizmet eder ve hizmete uygun, layık olduğunu gösterirse havari* onlardır...’’
 
( *Havari; Yardımcı... Arapça kelimedir. Çoğulu, ‘Havariyyun’ dur. )
 
O’nu, Atatürk’ü;ben-Sen pozitiv veya negativ değerlendirebiliriz... Fakat bir değil birçok dünya lideri O’nun adını saygıyla ve ceketinin düğmelerini ilikleyerek anıyorsa, biraz düşünüp ‘El-insaf’ dememiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak gurur duymamız gerekir...
 
Eski İsrail BaşbakanıBenGurion; ‘’ Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz yirminci yüzyılda, dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, her ulusa nasip olmayan cesur ve büyük bir devrimcidir."
 
Rus ihtilal lideri Lenin; ‘’Mustafa Kemal Atatürk, sosyalist değildi... Fakat görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.’’
 
Ve eski İngiltere Başbakanı D. Lloyd George, kıskançlığını gizlememiş; ‘’ Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu taihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu.’’cümlelerini kullanmışlardı.
 
Yoktan var etmek Allaha mahsustur... Fakat var olan bir şeyi yok etmek isteyenlere karşı koyabilmek; ‘’ Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur!’’ diyebilmekönce akıl sonra cesaret ve güç gerektirir.
 
Yoksa adama; ‘’Hakim, savcı, doktor hatta başbakan olmuşsun ama ‘İnsan’ olamamışsın’’ derler...
 
O’nun, Atatürk’ün cennette bir yerlerde bu günleri acıyla izlediğinden eminim(Aksini kim iddia edebilir ki?) O, hiç bir zaman; Halkına, bırakın halkını düşmanına bile yukarıdan bakmamış, mağlup ettiği subayları bile onurlandırmıştır.
 
Para, koltuk(Saltanat) gücü. Pöh... Asıl Melih amca Ankara’dan onlara, ‘Saltanatçılara’ tükürsün. Ben tüküremem(Belediye başkanı olmadığım halde kendime yakıştıramıyorum).
 
Ne güzel söylemişti rahmetli ‘Kıvırcık Ali’; ‘’ Şeref ekmek arar, şerefsiz pasta yer’’ diye...
 
Gençlerimiz ‘bir avuçdolusu’ kadardı, fakat; Bazı ülkelerin on binlerce askerle yapamadığını, daha güçlü becerilerle; tiyatro, şiir, şarkı-Türkü, kalem ve ‘duran adam’ gücü ile yapmaya çaliştılar; Ellerinde ay-yıldız’lı Bayrak, ağızlarında Nazım Hikmet nağmeleri, kabarık göğüslerinde; Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Bahai, Hıristiyan, Laz, Çerkez, Ermeni, Yahudi; ‘Hepimiz Kardeşiz’ yazan yayılarla başardılar. Kendilerine yakışanı yaptılar... Güç kullanmadan, silaha, palaya sarılmadan... Atatürk’ün ‘Havarileri’ni sevgiyle selamlıyorum.
 
Demokrasinin ilk şartı olan konuşma özgürlüğüdür. Bırakın insanlar konuşsunlar... Bırakın insanlar kaç çocuk yapacaksa yapsınlar... Bırakın insanlar hangi parkta el-ele gezeceklerse gezsinler, birbirlerine sarılsınlar, öpüşsünler kardeşim Sana ne!..
 
Sen bunları bile kısıtlayacaksan ne işin var Avrupa Birliğinde(Zaten o konudada samimi olduklarına hiç inanmıyorum ya)
 
PARAYI GETİRDİN Mİ?..
 
Babam(Allah Rahmet Eylesin) on yedi sene cami hocalığı yaptı... Alevi-Sunni demeden tüm köylerde sevilen, ‘yobaz’ olmayan bir hocaydı(Yobaz olmayan derken, ‘illede odunumun parası’ demeyen hocaları tenzih ediyorum).
 
İbadetin sadece Allah ile kul arasında olduğunu, ‘’Camiye gidiyor, oruç tutuyor’’ desinler diye kılınan namazın, tutulan orucun Allah katında makbul olamayacğını vaazlerinde tekrarlar, ardından da bazı hikayeler anlatırdı. İşte onlardan birisi:
 
(..Bir köy ağası, başka bir köy ağasına(istemeye-istemeye, utandık belasına) yüklü miktarda borç para vermiş... Nerede, ne zaman ödeneceği falan kararlaştırılmış. Gel zaman-git zaman ödeme zamanı gelmiş... Kararlaştırdıkları gibi, ağa parayı öğle namazından önce alacaklı ağanın köyüne getirecek.
 
Alacaklı ağa oldukça heycanlı; Ya parayı getirmezse... Ağa erkenden camiye gitmiş, abdestini almış, başlamış beklemeye...
 
Namaz vakti gelmiş, ezan okunmuş, borçlu ağa hala görünürlerde yok... Ağanın içine girermiş bir korku; Ya parayı getirmezse?
 
Namaza dururlar. Ağa camiye en son girer en arkada yerini alır ve, Allah-u-ekber...
 
Hoca düşünmekten, kapıya bakmaktan namazı nasıl kıldığından bile habersiz...
 
İkinci rekatı kılarken borçlu ağa kan-ter içerisinde alacaklı ağanın yanında saf tutar. Namazı beraberce kılarlar, kılarlarda alacaklı hoca merak içerisindedir; parayı getirdimi, yoksa ödeme seneye mi kaldı.
 
Selam verilecek hoca; ‘’EsselamıaleykümVeRahmatullah’’ der sağa döner, ‘’EsselamıAlykümVeRahmetullah’’ deyip sola dönerken bizim ağa hemen sorar; PARAYI GETİRDİN Mİ(!)?
 
Dini vecibeleri ‘Allah için’ yerine getiren, düşündüklerini sinsice değilde açıkça söyleyebilen, söylenmesine müsade eden herkese,
 
Saygılarımla
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.