Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

BAHAİ...

Prof. Dr. Meltem Onay’ın kaleminden... (Alıntıdır. İzin alınmıştır.) --1984 yılında bir trafik kazasında babamı kaybettiğimde, yıkılmıştım. Henüz üniversite ikinci sınıftaydım ve bu acının üstesinden gelmeye çalışıyordum. Her kız çocuk gibi babasına çok düşkün birisiydim. Babamı bir daha görememiş(göremeyecek) olmak bana çok acı veriyordu. Aynı trafik kazasında annem de çok ağır yaralar almıştı. Tanrı’ya bir yandan annemizi bize bağışladığı için teşekkür ederken, babamı neden elimizden aldığını sorguluyordum. İnancımı bile kaybettiğimi söyleyebilirim o günler içinde… Tanrı’ya sanki küsmüştüm. Bir hafta okula gitmemiş, ruh gibi gezmiştim bu yaşanmaz evrende. Neden... neden sorusunu sormaktan yorgun düşmüştüm. Okula devam etme kararımı bile babama söz verdiğim için yapacaktım. İstemeyerek pazartesi günü ilk derse girdim. Arkadaşlarım o dönemlerde yardımcı doçent olan “Aydın Güney” Hocamızın beni çağırdığını söylediler. Aydın Hocamız yüzü nur içinde olan, en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Her zaman bir gönül gözünün olduğunu hissederdim. Neden beni çağırmış olduğunu bilemedim ama koşarak gittim odasına… Aydın Hoca, öncelikle bana başsağlığı diledikten sonra, bana bir “Bahai Dini” mensubu olduğunu söyledi. Ben ilk defa duyuyordum bu dini. Ama bunu anlayacak durumda değildim, çoktan ağlamaya başlamıştım bile hocanın karşısında... “Babamı çok özlediğimi, onu kaybetmenin ve tekrardan görememenin acılarını yaşadığımı” anlattım.  “Lütfen, babanı ölmüş olarak kabul etme, o seni her zaman görüyor ve görecek de... Sanki etrafındaymış gibi hisset, ona sevdiğini söyle, o her zaman yanında olacak ve seni koruyacak” demişti. Aradan nice yıl geçti babamı kaybedeli, ama bu sözler hep kulağımda kaldı. Sanki babamın, halen yanımda olduğunu hissederek geldim bugünlere. Onunla konuştum, onun benimle gurur duyduğunu hep bildim ve ben de onun bana öğrettiği güzellikleri ve öğretileri kendi yaşamımda ilke olarak benimsedim. Garip bir duyguydu bu ama bana yıllar boyunca güç vermişti. Bir gün ansızın tekrardan hayatıma bir başka Bahai Dini mensubu “Prof. Dr. Mehmet Marufihan” girinceye kadar da “Bahai Dini ve inancı” ile ilgilenmemiştim. Gazeteye yazılarımı yazarken genellikle yaşadığım anıları ve duyguları dile getirmeye çalışıyorum genellikle... Bu yaşadıklarımı; yaşam umutlarımla birleştiriyorum. Celal Bayar Üniversitesi’nde 500 yabancı öğrencimiz ile yapmayı planladığım “International Culture Festival”- Uluslararası Kültür Festivali’nde bütün ülke öğrencileri ile buluşmayı planladığımı “Dünya Vatandaşı Olmak” başlıklı yazımla okuyucularımıza aktardığımda, bir gün Prof. Dr. Mehmet Hoca’mızdan bir mail almıştım. Kendisi de benimle aynı görüşte olduğunu söyleyince, geçtiğimiz günlerde kendisi ile buluşup, bir kahve içme imkânınız oldu. Onun yazmış olduğu “Birlik Çadırı Kuruldu” kitabı üzerinde uzun uzun konuştuk. Bahai Dini ile ilgili sorular sordum kendisine gönülden yanıtlar aldım zamanın yettiğince... İran-Horosanlı Prof. Dr. Mehmet Marufihah, 23 yaşında gelmişti İzmir’e. İranlı dostları tavsiye etmişti Türkiye’yi. Hiç Türkçe bilmiyordu İzmir’e geldiğinde. Ege üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip, Sivas Cumhuriyet Üniversitesine gitmiş, bu üniversiteden emekli olmuş, bu arada Türk vatandaşlığını bile almıştı. 4 kızı vardı, eşi İran-Azeri’si bir eğitimciydi. Çocuklarını büyütmek istediği için çalışma hayatına atılmamıştı. Mehmet Hoca’ya, Bahai Dini ile ilgili sorularımı sormaya başladığımda öncelikle ben de neler duyacağımı merak ediyordum. “Allah’ın günü- Birlik ve Beraberlik Günü” ifadesini ilk defa duyuyordum. Bahai inancına göre “Yeni bir dünya düzeni” için artık zaman gelmişti. İnsanlık Alemi’nin Birliği’ni sağlamak önemliydi. Bunu sağlamak kolay olduğu kadar çok da zordu. Çünkü bu öğreti içinde; “kadın ve erkek haklarının eşitliği”, “genel barış”, “taklitlerin terk edilmesi, “gerçeğin özgürce araştırılması” öncelikli konular arasındaydı. DEVAMI VAR... Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 12 Kasım 2024 - Salı

BAHAİ...

Prof. Dr. Meltem Onay’ın kaleminden...

(Alıntıdır. İzin alınmıştır.)

--1984 yılında bir trafik kazasında babamı kaybettiğimde, yıkılmıştım. Henüz üniversite ikinci sınıftaydım ve bu acının üstesinden gelmeye çalışıyordum.

Her kız çocuk gibi babasına çok düşkün birisiydim. Babamı bir daha görememiş(göremeyecek) olmak bana çok acı veriyordu.

Aynı trafik kazasında annem de çok ağır yaralar almıştı.

Tanrı’ya bir yandan annemizi bize bağışladığı için teşekkür ederken, babamı neden elimizden aldığını sorguluyordum.

İnancımı bile kaybettiğimi söyleyebilirim o günler içinde…

Tanrı’ya sanki küsmüştüm.

Bir hafta okula gitmemiş, ruh gibi gezmiştim bu yaşanmaz evrende.

Neden... neden sorusunu sormaktan yorgun düşmüştüm. Okula devam etme kararımı bile babama söz verdiğim için yapacaktım.

İstemeyerek pazartesi günü ilk derse girdim.

Arkadaşlarım o dönemlerde yardımcı doçent olan “Aydın Güney” Hocamızın beni çağırdığını söylediler. Aydın Hocamız yüzü nur içinde olan, en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Her zaman bir gönül gözünün olduğunu hissederdim. Neden beni çağırmış olduğunu bilemedim ama koşarak gittim odasına…

Aydın Hoca, öncelikle bana başsağlığı diledikten sonra, bana bir “Bahai Dini” mensubu olduğunu söyledi. Ben ilk defa duyuyordum bu dini. Ama bunu anlayacak durumda değildim, çoktan ağlamaya başlamıştım bile hocanın karşısında... “Babamı çok özlediğimi, onu kaybetmenin ve tekrardan görememenin acılarını yaşadığımı” anlattım.  “Lütfen, babanı ölmüş olarak kabul etme, o seni her zaman görüyor ve görecek de... Sanki etrafındaymış gibi hisset, ona sevdiğini söyle, o her zaman yanında olacak ve seni koruyacak” demişti. Aradan nice yıl geçti babamı kaybedeli, ama bu sözler hep kulağımda kaldı. Sanki babamın, halen yanımda olduğunu hissederek geldim bugünlere. Onunla konuştum, onun benimle gurur duyduğunu hep bildim ve ben de onun bana öğrettiği güzellikleri ve öğretileri kendi yaşamımda ilke olarak benimsedim. Garip bir duyguydu bu ama bana yıllar boyunca güç vermişti.

Bir gün ansızın tekrardan hayatıma bir başka Bahai Dini mensubu “Prof. Dr. Mehmet Marufihan” girinceye kadar da “Bahai Dini ve inancı” ile ilgilenmemiştim. Gazeteye yazılarımı yazarken genellikle yaşadığım anıları ve duyguları dile getirmeye çalışıyorum genellikle... Bu yaşadıklarımı; yaşam umutlarımla birleştiriyorum.

Celal Bayar Üniversitesi’nde 500 yabancı öğrencimiz ile yapmayı planladığım “International Culture Festival”- Uluslararası Kültür Festivali’nde bütün ülke öğrencileri ile buluşmayı planladığımı “Dünya Vatandaşı Olmak” başlıklı yazımla okuyucularımıza aktardığımda, bir gün Prof. Dr. Mehmet Hoca’mızdan bir mail almıştım. Kendisi de benimle aynı görüşte olduğunu söyleyince, geçtiğimiz günlerde kendisi ile buluşup, bir kahve içme imkânınız oldu.

Onun yazmış olduğu “Birlik Çadırı Kuruldu” kitabı üzerinde uzun uzun konuştuk. Bahai Dini ile ilgili sorular sordum kendisine gönülden yanıtlar aldım zamanın yettiğince...

İran-Horosanlı Prof. Dr. Mehmet Marufihah, 23 yaşında gelmişti İzmir’e. İranlı dostları tavsiye etmişti Türkiye’yi. Hiç Türkçe bilmiyordu İzmir’e geldiğinde. Ege üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip, Sivas Cumhuriyet Üniversitesine gitmiş, bu üniversiteden emekli olmuş, bu arada Türk vatandaşlığını bile almıştı. 4 kızı vardı, eşi İran-Azeri’si bir eğitimciydi. Çocuklarını büyütmek istediği için çalışma hayatına atılmamıştı.

Mehmet Hoca’ya, Bahai Dini ile ilgili sorularımı sormaya başladığımda öncelikle ben de neler duyacağımı merak ediyordum. “Allah’ın günü- Birlik ve Beraberlik Günü” ifadesini ilk defa duyuyordum. Bahai inancına göre “Yeni bir dünya düzeni” için artık zaman gelmişti. İnsanlık Alemi’nin Birliği’ni sağlamak önemliydi. Bunu sağlamak kolay olduğu kadar çok da zordu. Çünkü bu öğreti içinde; “kadın ve erkek haklarının eşitliği”, “genel barış”, “taklitlerin terk edilmesi, “gerçeğin özgürce araştırılması” öncelikli konular arasındaydı. DEVAMI VAR...

Saygılarımla

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.