Soma’da canlarını ‘Birilerinin Tamahkârlıkları’ uğruna veren tüm şehit kardeşlerimizi, çocuklarımızı rahmetle anıyorum.
Geride kalan öocuklarına, ailelerine sabır, öfkeyle kalkan “602(!)” yumruğun ‘CEP’te durmasını, (tutmalarını) temenni ediyorum.
2014 yılı kışında yanacak olan kömürler; çok daha nemli ve çok daha kara olacağı İinancındayım...
Ve... zaman kardeşlik zamanıdır diyorum... bunları bulacağımız kudretin ise “DAMARLARIMIZDA Kİ ASİL KANDA MEVCUT” olduğunu düşünüyorum.
*******
POLİS VE MİLLETVEKİLİ...
Ne zaman mecliste anlaşmazlıklar, karşılıklı atışmalar olsa nedense aklıma ‘Millet Vekili’ andı gelir, bu nedenden olsa gerek, ‘And’ı duyduğum veya yaşadığım bir anımla birlikte senede bir-iki kez köşeme almak isterim hep.
“Devletin Varlığı ve Bağımsızlığını, Vatanın ve Milletin Bölünmez Bütünlüğünü, Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğini Koruyacağıma, Hukukun Üstünlüğüne Demokratik ve Laik Cumhuriyete Atatürk İlke ve İnkılaplarına Bağlı Kalacağıma, Toplumun Huzur ve Rafahı, Milli Dayanışma ve Adalet İçinde, Herkesin İnsan Haklarından ve Temel Hürriyetinden Yararlanması Ülküsünden ve Anayasaya Sadakattan Ayrılmayacağıma, Büyük Türk Milleti Önünde Namusum ve Şerefim Üzerine And İçerim (Yemin Ederim)”
Yeminin sonu ‘andiçerim’ diye bitiyor nedense. Bu kelime bana “şurup içerim” gibi geliyor. Öyleya; Vekiller andı bir dikişte içiveriyorlar, tesiri de bir-kaç gün sonra bitiyor herhalde... Sonra da herşey eski tas, eski hamam... başlıyor hakaretler, atışmalar ardındanda (meclis kantininde ki ucuz ve kalorili yemeklerden olsa gerek) yumruklar havada uçuşuyor...
Sadece yumruklaşmalarla kalsaler neyse, trafiğe çıkarlar vekili oldukları milletin haklarını da gasp ederler... trafik ihlallerinden tutun da içkili araba kullanmaya kadar...
Hatırladığım kadarı ile ikibinli yıllarda Almanya-Münih yolu üzerinde hafif bir kaza ardından gelen polis, kazaya sebebiyet veren içkili(07 promille) kişinin milletvekili olduğunu anlar fakat vazife icabı raporunu tutar. Olay basına intikal eder ve o milletvekil; ‘Ben halka örnek olmam lazımdı onun için milletvekilliğimden istifa ediyorum’ diyerek rozetini başbakana teslim etti.
Bizm Milletimizin vekilleri ne yapar; İçkili araba kullanır, rozetini, hüviyetini ise utanarak değil, gururla gösterir(Onurlu, Gururlu ve Dürüst vekillerimizi tenzih ediyorum). Hastahaneye gider sıra beklemez, birinci sınıf muayene olur. Milletvekili telefon ederse ‘olamaz’ olan herşey ‘OLUR’ olur. Üstüne üstlük sayın vekil; “SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYORMUSUN?” gibi basit(!) bir soru da sorar.
Sizlere yaşadığım bir anımı anlatmak istiyorum.
Sene 1999... Depremin(17 Ağustos, Gölcük-Düzce depremi) ardından, yaraların milletce el-ele sarılması aşamasında Yalova’dayız. Almanya’dan hibe edilmiş bir minibüsle yine Almanya’dan gelen yardımları Kızılay’ın özel izni ile mağdur, depremzede halkımıza (Adapazarı-Gölcük-Yalova) dağıtmak adına mekik dokuyoruz.
Yine bir gün, Gölcük’ten Yalova’ya gidiyoruz... Gölcük çıkışında(Askeri bölgede) geçme yasağı olan bir kesimde 06 plakalı ‘Kodaman’ bir araba benide tehlikeye sokarak solladı. Tesadüfe bakın, köşeyi döner-dönmez trafik polisi çevirme yapıyor.
Biraz önce beni ‘sollayan’ arba da durdurulanlar arasında. Ben çevirmedim. Fakat ben tehlikeli sollama yapan arabayı görünce biraz ileride durdum ve polisin yanına geldim. İyi ki gelmişim.
Sıra tamda beni geçme yasağında sollayan Ankara plakalı arabaya geldi.
Polis arabanın ruhsatını ve kişinin ehliyetini istedi. Kodaman arabanın, kodaman ve değerli şoförü(!) polise Milletvekili rozetini gösterdi.
Polis görmemiş ve duymamış gibi tekrar; ‘ehliyet ve ruhsatınızınızı alabilirmiyim’ dediğinde fena halde bozulan kodaman arabanın kır saçlı şoförü; ’’Sen benim kim olduğumu biliyormusun?’’ demez mi...
Vücudumdaki tüm kan, sanki beynime hücum etti. Polis bir bana baktı(onun adamımıyım acaba diye baktı herhalde), birde her hareketi ‘gıcık’ olan kodaman sürücüye; “Evet ben senin kim olduğunu biliyorum. Sen daha doğru dürüst cümle kurmasını bile beceremeyen, milletin oyu ile vekil olmuş bir ayısın” demez mi?
Benim o sırada resmim çekilseydi ağzım bir karış açıktı muhakkak.
Hay Allah senden razı olsun! Ağzına yüreğine sağlık, helal süt emmiş insan!.. Seni doğuran ana şu anda ne kadar mutludur kimbilir.
Benim vekili’imin yüzü; önce kızardı, sonra bozardı, daha sonrada bilemediğim, tarif edemeyeceğim bir renge girdi.
Zartı Muhterem vekil, benim zevkten dört köşe olmuş, polise destek veren yüzümü de görünce ehliyetini(çaresizce) verdi, cezasını aldı ve tehdit falan savuramadan gitti.
Olayı hatırladıkça aklıma rahmetli Barış Manço’nun şarkısı gelir; Oku bakayım ‘A’, Oku bakayım ‘Y’, son sorduğu harf neydi?
Rozetinin hakkını veren, ettiği yeminin mukaddesliğinin bilincinde olan tüm vekillere ve öldüğünde ardından; ‘Geberdi de Kurtulduk’ değil, ‘Allah Rahmet Eylesin’ dedirten herkese,
Saygılarımla.