Evet, gerçekten bu isimle tanınmış bir mezarlık var.
İngiltere başkenti Londra’da bulunan bu mezarlık, (Highgate) tanınmış, tanınmamış birçok ‘vatansız’ı (sürgüne gönderilen insanı) bağrına basmış.
Düşünüyorum da; Savaşların bir türlü bitmek bilmediği Suriye, Afganistan, Afrika’dan, kaçanlar Türkiye’de ölenler nasıl anılacaklar, mezarları ziyaret edilecek mi yoksa onlar da ‘vatansız’mı sayılacaklar?
O zaman bizim ülkemizde de bir ‘Yurtsuzlar Mezarlığı’na ihtiyacımız var demektir.
En azından gelecek yüzyıllar da yaşayacak olan torunlarımız hakkımızda bir fikir sahibi olsunlar. (Bu arada; Savaşan ülkelerin hepsi ‘İslam Ülkeleri’ neden acaba?!)
Aslında canım bu gün hiç yazmak istemiyordu. Sabah seyrettiğim bir vahşet, ilkellik, taş devri videosu tüm huzurumu yok etti...
Belki Siz de seyretmişinizdir; 30-35 yaşlarında bir gencin kurban keser gibi elleri, gözleri bağlı bir şekilde boğazının kesilmesi...
Ne diyebiliriz ki... O insan(!)ları Allah’a havale etmekten başka.
Aklıma yine savaşlar geldi... ve savaşlarda ölen, öldürülen çocuklar... ve o minik parmakları arasında tuttukları kuru ekmekleri…
BİR KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
Kapıları birer bire
Gözünüze görünemem
Göze görünmez ölüler
Hiroşima'da öleli
Oluyor bir on yıl kadar
Yedi yaşında bir kızım
Büyümez ölü çocuklar
Saçlarım tutuştu önce
Gözlerim yandı kavruldu
Bir avuç kül oluverdim
Küllerim havaya savruldu
Benim sizden kendim için
Hiçbir şey istediğim yok
Şeker bile yiyemez ki
Kâğıt gibi yanan çocuk
Çalıyorum kapınızı
Teyze amca bir imza ver
Çocuklar Öldürülmesin
ŞEKER DE YİYEBİLSİNLER.
Nazım Hikmet)
Savaş değil, BARIŞ çığırtkanlığı yapanlara,
Saygılarımla…