Üzerine uçabilme yeteneğini de eklersen haydi yakala bakalım, yakalayabilirsen…
Çok sık rastlanmaz, fakat ceviz mevsiminde bazen yolun ortasında bir, hatta iki ceviz bulursunuz yan-yana. Kırılmıştır.
Ceviz ağacı arar gözünüz. Sağınıza solunuza bakarsınız ne bir ağaç ne bir fidan göremezsiniz…
Hemen anlarsınız cevizleri kimin düşürdüğünü. Başınızı sallar, gülümser ve cevizi yerden alırsınız. Kim bilir kimin bahçesinden çalınmıştır cevizler… Lezzetlidir de. Kargalar ağızlarının tadını çok iyi bilirler. Fakat azıcık tembel olduklarından, gagalarında iki, hatta üç tane cevizi bir arada taşıyabilirler. Her nedense bu kez tamahkârlık etmiş, bıçak gibi keskin gagasına dört tane sığdırmayı denemiş fakat başaramamış, birini aşağıya düşürmüş.
Şimdi bu hırsız, tembel karganın bilmem hangi bahçeden çaldığı, taşırken düşürdüğü bu cevizi ben yersem haram mıdır?...
Hatırlarsanız bir süre önce bazı kurumların makam araçları yenilendi. Daha modernleri, daha pahalı olanları verildi ‘bazı’ kişilerin altına… Şoförleri yenilendi mi bilemiyorum fakat maaşlarının yenilendiğini (arttığını) biliyoruz.
Tanınmış dünya klasik hikâye yazarlarından ‘La Fontaine’den bir hikâye.
’’…İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para.
Köylülerden tuz vergisi (?) toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu çil-çil paralar.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım başı havalarda…
Sanki boynundaki çıngırak bağırıyor şıngır-mıngır:
’’Zenginim ben, zengin’’ der gibi, sağa sola sallanıyor.
Derken eşkıyalar sökün etmişler (basmışlar kervanı).
Doğru şıngır-mıngır öten vergi katırına gitmişler tabii…
Yakalamışlar para taşıyan katırı geminden, durdurmuşlar.
Katır direnmiş, ‘katır inadını’ uygulamış, savunmaya kalkmış parayı.
Katır direndikçe eşkıyalar da veryansın etmişler sopayı.
Eşkıya bir değil ki… Katır dirense, tekme atsa ne yazar.
Katır başlamış ağlamaya ve yanında şaşkın-şaşkın bakan katıra dert yanmaya;
- Ben böyle mi olacaktım, demiş, yanındaki yulaf yüklü katıra,
Sana fiske bile vurulmasında, ben dayak yiyeyim ölesiye!
- Ya, kardeş, demiş yulaf yüklü katır;
Her iş, her zaman hayırlı olmaz. Hele-hele yoksul halktan alınan vergiler hiç hayır getirmez. Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, bu bela başına gelmez, sopayı da yemezdin.’’
Bu konuda (yeni alınan, kiralanan lüks arabalar hakkında) kimin fikrini sordumsa şimdiye kadar; ’’Adamlar çalışıyorlar, bal tutan parmağını yalar” diyenler oldu da, ‘Hakkım Helal Olsun’ diyen daha olmadı.
Kıssadan hisse çıkartanlara,
Saygılarımla…