Köy eğitiminin amacı güçlü vatandaş, yani toplumsal anlamda insan ve memleketin siyasi, ekonomik ve kültürel hayatı geliştirmesine katılacak yani doğanın bütün güç ve güçlükleriyle tutsak değil, egemen olabilecek bir güçte iş adamı yetiştirmek olmalıdır” İsmail Hakkı Tonguç
Köy enstitüleri neden bu kadar başarılı oldu ve günümüzde de örnek olma özelliği sergiliyor? Dilerseniz bunu o dönemin önemli isimlerinden dinleyelim.
1937 ve 46 arasında 20 Köy Enstitüsü açıldı, Hasan Ali Yücel bu durumu şöyle tanımlıyordu: "Enstitü kelimesini biz Frenklerin telaffuz ettiği tarzda aldık ve buna alıştık. Biz köy enstitüsünü sadece içerisinde nazarî tedrisat yapılan bir müessese olarak almadık. İçerisinde ziraat sanatları, demircilik, basit marangozluk gibi amelî bir takım faaliyetler de bulunduğu için okul adı ile anmadık, enstitü diye isimlendirmeyi muvafık gördük."
Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin 50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.
Öğrenciler hayatın her alanında yetiştirilmekteydi. Türkçe, fizik, matematik, tarih ve yurttaşlık bilgisi dersleri yanında, ziraat dersleri ve pratik çalışmalar yapılıyor, aynı zamanda sanat alanında da öğrencilere beceri kazandırılıyordu. Örneğin Aşık Veysel Köy Enstitülerini gezerek öğrencilere saz çalmasını öğretiyor, okullarda keman konserleri veriliyor, Mozart'ın rondoları özellikle öğretiliyor, Anton Çehov'un eserlerinin temsili yapılıyor, Moliere, Sofokles, Gogol ve Shakespeare'in tiyatro eserleri canlandırılıyordu. Örneğin 1945 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde 3 piyano, 55 keman, 259 mandolin bulunmaktaydı. Köy Enstitüleri kültürel anlamda da bir atılım manasına geliyordu.
Görüldüğü gibi Finlandiya eğitim modelini incelemeye gerek yok, bizim geçmişimizde ki köy enstitülerine bakmamız yeterli.
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden giden tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.