Nazillide yaşanmış bir gerçek.
Üç-beş tavuğu, bir ineği, kapısının önünde soğanını, biberini, domatesini ekebileceği kadar bir bahçesi olan, karınca kaderince geçinmeye çalışan yoksul fakat Allaha şükretmesini bilen bir ailenin tek çocuğudur Gonca kız.
Bir gün arkadaşlarıyla oynarken at arabasının altında kalır, hayatta kalabilmesi için doktorlar tek kolunu keserler küçük Gonca’nın.
Gel zaman, git zaman okul çağına gelir Gonca… aile; ’’Bu kız tek kolla tarlada tapanda çalışamaz, iş-güç yapamaz bari okusun(!) der ve okumasına karar verirler.
Daha birinci sınıfa giderken bir şanssızlık daha yaşar Gonca; Dereden geçerken dengesini yitirir düşer coşkulu akan dereye… tek kolla debelenir kurtarmaya çalışır kendini, fakat nafile… tam gücünü kaybetmeye, kendini bırakmaya başlarken bir çoban köpeği imdadına yetişir Gonca’nın. Kahraman köpek, çaresizlikle bağırmaktan sesi kısılmış olan çocuğu duyup koşarak gelen çoban köpeği kendini suya atar.
Son gücü ile debelenen, yüzme bilmeyen Gonca kızı güçlü dişleri ile kıyıya çeker ve başlar havlamaya…
Havlamasıyla dikkati çeken köpeğin sesini sahibi çaban Kazım duyar, koşar gelir yardıma.
O günden sonra Gonca’nın arkadaşı iki tanedir; Evin geçim kaynağı sarı inek ve o günden sonra adını ‚İmdat‘ koyduğu kurt köpeği.
Tek kollu olduğu, köyde ve okulda hep dalga geçtikleri için evde sarı ineği, dışarıda İmdat köpektir Gonca’nın arkadaşları… o kadar sıkı arkadaştırlar ki, kız hep sarı inekle, ve köpekle konuşuyor, şikayetlerini onlara anlatıyor, hatta onlara sarılarak ağladığı günler bile oluyor. Gonca okuldayken köpek okul çıkışına kadar kapıda onu bekliyor.
Bir süre sonra sarı inekle Gonca kız aynı günde hasta oluyorlar. İnek yerinden kıpırdayamıyor, Gonca ateşler içerisinde inliyor. Aile şaşkın ve çaresiz… biri doktora öbürü veterinere gitmeleri, tedavi olmaları gerek.
İkisini birden şehire götürmek imkansız.
Baba çaresiz biricik kızını kucaklıyor, cebinde ki üç kuruşla tutuyor yirmi kilometre ilerdeki şehrin yolunu. eksikte olsa yalvar-yakar ödüyor doktorun ücretini. Yayan yapıldak köye dönüyor.
Gonca ertesi sabah gözlerini açar açmaz can dostlarını, sarı ineği ve köpeği soruyor, görmek istiyor.
Küçük kız, kendisini kapıda sabırsızlıkla bekleyen köpeğini görüyor.
Ancak anne kızının başını elleri arasına alarak, sarı öküzün ağır hasta olduğunu, paralarının olmadığı için baytara gidemediklerini gözlerinden yaşlar süzülerek söylüyor. Beraberce ahıra gidiyorlar. Gonca sarı ineğine sarılıyor alıyor sarı ineğin başını küçük ellerine ve yalvarıyor;
Ne olur iyi ol, bende iyi oldum. Okula da gitmiyorum hep yanında olacağım. Bak İmdat ta yanımda, yine hep beraber olacağız, kırlara çıkacağız…
Sarı inek gözlerini açıyor, bakıyor, bakıyor ve, son nefesini arkadaşının kolları arasında vermek istemişçesine kapatıveriyor gözlerini. İneğin öldüğünü anlayan anne kızını kolundan tutuyor, kaldırmak istiyor ama başaramıyor. Gonca sıkı-sıkıya sarıldığı ineğine hıçkırıklarla daha da sıkı sarılıyor ve onun yanında uyuklayıp kalıyor.
Ve o gün uyandığında kararını veriyor küçük Gonca; Ben veteriner olacağım.
Ve oluyor da… fakirin-fukaranın hayvanlarına ücret almadan ilaç veriyor, tedavi ediyor.
Çaresizlere çare olmaya çalışanlara,
Saygılarımla.