Ey Veli;
Sen şimdi o karneyi sosyal medyada paylaşıyorsun ya, gurur duyuyorsun değil mi?
Nasıl da kasıldın. Nasıl da övündün. Ee artık bunu güzel bir hediyeyle süslersin.
“İşte bu benim çocuğum. Beni temsil ediyor”u duyuyorum fotoğraflardan.
Peki karne onunsa bundan sana ne?
Peki karne onunsa sen neden paylaşıyorsun?
Karne onunsa neden izin almıyorsun?
Karne onunsa, başarısız olsaydı da paylaşacak mıydın?
Peki neden kendi karneni de paylaşmıyorsun?
Mesela ben senin eski bir karneni yayınlasam, resim 1, beden eğitimi 2 din kültürü 1 olsa. Ne güleriz be. Ne dalga geçeriz be. Hadi yayınlasana kendi karneni.
Ödül diyorsun ya...
Sen ona hediye satın almış olmuyorsun, başarısını satın almış oluyorsun. Mesai bitimi, teri soğumadan emeğinin karşılığını veriyorsun. Yani o işçi. O bir bedel karşılığı profesyonel olarak 12 yıl öğrencilik yapıyor.
Verdiğin ödül, onun koşulu oluyor. Artık o kendisi için değil, inandığı için değil, bilgiyi de kullanmak için değil, görevi ve hedefi gereği öğrenmiş oluyor.
12 yıl sonra ne mi oluyor?
Bunun cevabı yarın….
Ne mi oluyor sonra?
12 yıl beden eğitimi görüyorsun olimpiyatlarda yokuz...
12 yıl din eğitimi alıyorsun, halen sakız orucu bozar mıyı soruyorsun
12 yıl Türkçe-edebiyat görüyorsun hala herkesi “herkes” diye yazıyorsun,
12 sağlık biyoloji görüyorsun ülkenin yarısı şeker hastası..
Karnendeki 4 ayağı unutma.
Öğrenci, öğretmen, veli,sistem. Bir başarı da bir başarısızlıkta tek ayaktan olmaz.
Demem o ki;
O karneyi paylaşma kardeşim.çocuğun büyüdüğünde beni neden hava atmak için alet ettin der sonra..
Hem sosyal medya yeni elalemimiz. Çocuğu başarısız olan üzülür, çekemeyen var, nazar var,alan var alamayan var.
Sen gel çocuğunla olanı çocuğunla, yediğin yemeği komşunla, eşinle yaşadığın mahremi onunla paylaş. Bu arada tatilde tatil yapılır. Çocuğa ders çalıştırmayalım.. Kitap okusa olur. Ama istediği kitap olsun.
İyi tatiller..
Değerli Meslektaşım Serhat Yabancı’ya teşekkürler…