avcılar escort
Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

“Karne, TEOG, LYS” hepsini bir kenara bırakın

Sınavları geride bıraktığımız bu haftalarda kendimizden çok çocuklarımızın ne yaptığına odaklanmış durumdayız. Özellikle de TEOG çocuklarına çocukluklarını yaşatmamaya, LYS ile gençlerimizi bunaltmaya devam ettiğimiz günler. Mutluluğu nasıl yakalarız diye hep sorulur benimde ilk verdiğim cevap, “önce siz bir çocuk olun o heyecanları yakalamaya çalışın”dır. Yaşam koçu arkadaşım Figen Karaslan’a kulak verelim… Mutlu olmaya dair hayatta birçok yanlış inanca sahibiz; iyi bir iş bulursan, iyi bir kariyerin olursa mutlu olursun. Ortalamanın üstünde bir maaş alıyorsan bu “dünyada” hayli mutlu olursun… Evin ve araban varsa senden mutlusu yoktur… Buna benzer düşünce kalıplarının gölgesinde yaşarız hayatımızı. Mutluluğumuzu genellikle maddesel elde edişlere ve sahip olmaya bağlamış durumdayız. Büyüdükçe, mutluluğu da “büyük” olaylarda aramaya ve bulmaya şartlandırırız kendimizi. Küçüklüğümüzdeki, “ufak” olaylardan mutlu olma duygusunu unuturuz. Çocukken, küçük bir oyuncağın verdiği o büyük hazzı, çoğu zaman erişkinliğimizde tadamaz oluruz. Bir çift ayakkabıyla birlikte gelen bayramlığın verdiği o tarifsiz mutluluk, çocukluğumuzun bayramlarında mazide kalmıştır. Biraz da o yılların vermiş olduğu büyük mutlulukların özlemiyle, çocukluğumuzu ve çocuk olmayı özler dururuz. Kendi içimize dönüp, şöyle bir düşünelim: Küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor muyuz hala? Doğada olmanın ne kadar keyif verici olduğunun farkında mıyız? Küçük olaylardan mutlu olmaya niyetli miyiz, yoksa hala kalbimiz ve gözlerimiz bizi mutlu edecek “büyük hazineler” peşinde mi? Arabada giderken, radyoyu açtığımızda en sevdiğimiz şarkıya denk geldiğimizde küçük bir mutluluk tebessümü beliriyor mu dudağımızda mesela? Aylardır görüşemediğimiz bir arkadaşımızdan “özlendiğimize” dair bir SMS ya da telefon almak, içimizde güzel bir mutluluk kıpırtısı oluşturuyor mu? En sevdiklerimizle içilen bir fincan kahve eşliğinde yapılan hoş sohbetler, içimizi sevgiyle ve mutlulukla ısıtabiliyor mu? Dünyaya çocukça gözlerle bakmayı unuttuğumuz, çocuklar gibi düşünemediğimiz, hayal kurmaktan ve hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için aslında umutsuz ve mutsuzuz. Mutluluğu hep kendi dışımızdaki şeylerde veya kişilerde bulabileceğimiz yanılgısı içindeyiz. Onu, hep dışarıda ve kendimizin uzağında arıyoruz. Mutluluğu, kendi dışımızda ve uzağımızda aradıkça da onu bulamıyoruz. Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını fark edin. Huzur, mutluluk ve neşeyi dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Kucaklaşın. Mutluluk, kendinize birkaç damla bulaştırmadan başkalarına dökebileceğiniz bir şey değildir. Evet yaşam yankı yapar. Yaşam, sen ona her ne atarsan, onu aksettirir.
Ekleme Tarihi: 18 Haziran 2017 - Pazar

“Karne, TEOG, LYS” hepsini bir kenara bırakın

Sınavları geride bıraktığımız bu haftalarda kendimizden çok çocuklarımızın ne yaptığına odaklanmış durumdayız. Özellikle de TEOG çocuklarına çocukluklarını yaşatmamaya, LYS ile gençlerimizi bunaltmaya devam ettiğimiz günler.

Mutluluğu nasıl yakalarız diye hep sorulur benimde ilk verdiğim cevap, “önce siz bir çocuk olun o heyecanları yakalamaya çalışın”dır.

Yaşam koçu arkadaşım Figen Karaslan’a kulak verelim…

Mutlu olmaya dair hayatta birçok yanlış inanca sahibiz; iyi bir iş bulursan, iyi bir kariyerin olursa mutlu olursun. Ortalamanın üstünde bir maaş alıyorsan bu “dünyada” hayli mutlu olursun…

Evin ve araban varsa senden mutlusu yoktur…

Buna benzer düşünce kalıplarının gölgesinde yaşarız hayatımızı. Mutluluğumuzu genellikle maddesel elde edişlere ve sahip olmaya bağlamış durumdayız.

Büyüdükçe, mutluluğu da “büyük” olaylarda aramaya ve bulmaya şartlandırırız kendimizi. Küçüklüğümüzdeki, “ufak” olaylardan mutlu olma duygusunu unuturuz. Çocukken, küçük bir oyuncağın verdiği o büyük hazzı, çoğu zaman erişkinliğimizde tadamaz oluruz. Bir çift ayakkabıyla birlikte gelen bayramlığın verdiği o tarifsiz mutluluk, çocukluğumuzun bayramlarında mazide kalmıştır. Biraz da o yılların vermiş olduğu büyük mutlulukların özlemiyle, çocukluğumuzu ve çocuk olmayı özler dururuz.

Kendi içimize dönüp, şöyle bir düşünelim: Küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor muyuz hala? Doğada olmanın ne kadar keyif verici olduğunun farkında mıyız? Küçük olaylardan mutlu olmaya niyetli miyiz, yoksa hala kalbimiz ve gözlerimiz bizi mutlu edecek “büyük hazineler” peşinde mi?

Arabada giderken, radyoyu açtığımızda en sevdiğimiz şarkıya denk geldiğimizde küçük bir mutluluk tebessümü beliriyor mu dudağımızda mesela? Aylardır görüşemediğimiz bir arkadaşımızdan “özlendiğimize” dair bir SMS ya da telefon almak, içimizde güzel bir mutluluk kıpırtısı oluşturuyor mu? En sevdiklerimizle içilen bir fincan kahve eşliğinde yapılan hoş sohbetler, içimizi sevgiyle ve mutlulukla ısıtabiliyor mu?

Dünyaya çocukça gözlerle bakmayı unuttuğumuz, çocuklar gibi düşünemediğimiz, hayal kurmaktan ve hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için aslında umutsuz ve mutsuzuz. Mutluluğu hep kendi dışımızdaki şeylerde veya kişilerde bulabileceğimiz yanılgısı içindeyiz. Onu, hep dışarıda ve kendimizin uzağında arıyoruz. Mutluluğu, kendi dışımızda ve uzağımızda aradıkça da onu bulamıyoruz.

Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını fark edin. Huzur, mutluluk ve neşeyi dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Kucaklaşın. Mutluluk, kendinize birkaç damla bulaştırmadan başkalarına dökebileceğiniz bir şey değildir.

Evet yaşam yankı yapar. Yaşam, sen ona her ne atarsan, onu aksettirir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
avcılar escort