Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında kültür politikalarına yön veren en önemli aktör devlet ve kurumları iken, küreselleşmenin arttığı dönemlerde kültürel politika ve kültür değişiminde, sivil toplum örgütleri ve toplumun kendisinin de belirleyici olduğu görülmektedir. Bu çalışmada kültür politikalarında meydana gelen bu çok yönlü değişimlerin niteliği ve değişim üzerinde etkin olan; kentleşme, ekip çalışması, finans, otomatizasyon ve küreselleşme üzerinde durulmuştur. Ülkemizin bu faktörler karşısında nasıl bir yol izlemesi gerektiği ile ilgilide birtakım önerilerde bulunulmuştur.
KENTLEŞME
Türkiye’deki kentleşme, bir ölçüde de olsa, hükümet uygulamalarının bir sonucudur. Hükümetler, kalkınma planlarının sanayileşme yolunda önerdiği önlemleri alarak kentleşmeyi desteklemektedir. Tarımdan sanayiye nüfus kayması, bir ülkede izlenen sanayileşme siyasetinin kaçınılmaz sonucudur. Türkiye’de kentsel alanlardaki kamu hizmetlerinin ve çeşitli olanaklarının yetersizliği, anakent planlarının yapılmamış, ya da yapılanların uygulanamamış olması kentleşmeyi, temel toplumsal sorunlardan biri durumuna getirmiştir. “Kent kültürü denildiği zaman, günümüz Batı kentlerinde olduğu gibi kentleşmenin dinamosu olan sanayileşmenin ürettiği kültürlerden de bahsediyor sayılırız. Kent kültürü, önemli ölçüde sanayi toplumunun özellikleriyle yoğrulmuştur. Çünkü kentlerin bugünkü yapısına gelmesinde en önemli unsur sanayi devrimidir. Buna karşılık, ithal sanayi ile kalkınmaya çalışan ülkelerde sanayi, kültürün bir öğesi olmadığından, ne tam olarak sanayi toplumuna geçilebilmiş, ne de yeni bir şehir kültürü üretilebilmiştir. Hele ülkemizde olduğu gibi, kentlerin sanayileşme sonucu değil, tamamen ülkenin sosyo-ekonomik ve siyasal şartlarından kaynaklanan sağlıksız kent büyümelerinin olduğu yerlerde, kentler sanayi devriminin getirdiği kültürel özellikleri taşımazlar.
Habitat Gündeminin “Kentleşen Dünyada Sürdürülebilir İnsan Yerleşimleri Gelişmesi” başlığı altında 8. bölümü “Tarihsel ve Kültürel Mirasın Korunması ve Sağlıklaştırılması” adını taşımaktadır. Bu bölümde; tarihsel kültürel değerlerin, özellikle hızla değişen dünyada, kültürel kimlik ve sürekliliği sağlamak, tüm insanlığın yararına sunmak üzere korunarak geliştirilmesi gereği yinelenerek; katılımcı bir süreçle, tüm yönetim kademeleri için aşağıdaki eylem alanları belirlenmiştir:
• Tarihsel-kültürel varlıkların saptanarak belgelenmesi, envanterinin oluşturulması, toplumun kültürel değerlerini geliştirecek amaç ve politikaların belirlenmesi,
• Koruma duyarlılığının ve bilincinin arttırılması,
• Koruma alanında çalışan yerel kuruluşların çabalarının özendirilerek desteklenmesi,
• Kültürel mirasın korunmasında etkinliği arttırmak üzere yeterli parasal ve yasal desteğin sağlanması,
• Konu ile ilgili tüm uzmanlık alanlarında bilgi ve becerinin geliştirilmesi bağlamında eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi,
• Kültürel miras ve geleneklerin taşıyıcıları olarak, toplumun yaşlı kesimine bu alandaki çalışmalarda, etkin roller verilmesi.
Tüm bu çalışmalarda, kamu-özel sektör işbirliğinin güçlendirilmesi, gönüllü kuruluşların çabalarının desteklenmesi öngörülmektedir. Yukarıda bahsedilen uygulamaların hayata geçirilmesi durumunda sağlıklı bir kentleşmenin de altyapısı gerçekleşmiş olacak, köylerdeki birincil ilişkiler kentlerde de yaşamaya devam edecektir.