Öfke ve korku insanın içgüdüsel olarak ortaya koyduğu iki kavram vardır.
Korku kültürünü Doğan hocanın kaleminden size anlatacağım. Şahsiyeti oluşmuş kişinin her sözünün, her davranışının altında bilinçli bir değerlendirme, bir seçme süreci yatar. Bu bilinçli değerlendirme süreci üç basamaktan oluşur.
1- Ben kimim? Şimdi şu anda yapacağım davranış, söyleyeceğim söz ile ben kendimi ‘kim olarak tanımlıyorum?’
2- Sen kimsin? Karşımdakini, çevremdekileri ‘kim olarak görüyorum?’
3- Nasıl bir gelecek? Bu söz ve davranışımla ‘nasıl bir geleceğe hizmet ediyorum?’
Korku kültüründe, ‘gururlu insan öfkelidir ve öfkesi kadar güçlüdür.’ O nedenle asık suratlı, soğuk ve öfkeli olmak korku kültürü ortamında bir meziyettir. Korku kültürünün lideri, doğal olarak kibirli ve öfkelidir.
Korku kültürü lideri, yukarıdaki ‘ben kimim’ sorusuna, “kendi kibrimi, kendi gücümü umursayan biriyim,” diye cevap verir. Saygı-sevgi kültürü temelinde oluşmuş demokratik bir toplumda ise; lider, yaşadığı ve yaşattığı değerlerle ölçülür: hakkaniyet, empati, karşılıklı saygı ve işbirliği gibi. Ve aynı soruya, “hizmet eden biriyim,” şeklinde cevap verir, bu bilinç içinde seçimlerini yapar.
Korku kültürünün lideri; karşısındaki ve çevresindekileri güçsüz, değersiz, ‘ötekiler’ olarak görür ve umursamaz. Bu liderin kötü bir insan olmasından değil, korku kültürünün doğasından kaynaklanır; en güçlü, en korkulan kişi olması gerektiğini düşünür. Saygı-sevgi kültüründe lider karşısındaki ve çevresindekileri, kendisinden ne kadar farklı düşünürse düşünsün, saygıyla konuşulacak, ilişki içinde olunacak, işbirliği yapılacak ‘canlar’ olarak görür. İkinci soruya da buna uygun cevap verir ve seçimlerini ona göre yapar.
‘Nasıl bir geleceğe hizmet ediyorum?’ sorusuna cevap verirken korku kültürü lideri kibrini, gururunu, öfkesini, gücünü umursar. Kibrinin, gururunun, gücünün dışında kalan şeyler anlamsızdır. Demokratik saygı-sevgi kültürünün lideri için ‘Nasıl bir geleceğe hizmet ediyorum?’ sorusu kritiktir üzerinde ciddi olarak düşünür. Hizmet ettiği gelecekte hakkaniyet, saygı-sevgi, empati, işbirliği yaşıyor olacak mı; bu gelecekte ‘ötekiler’ mi yoksa ‘BİZ’ diyenler mi çoğunlukta olacak; şimdi şu an yaptığım seçimle oluşmasına hizmet ettiğim gelecekte insanlar dürüst ve özgür insanlar olarak yaşayabilecekler mi?