Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

2023 Yılı Eğitim ve Öğretim Açısından Nasıl Geçti

OECD tarafından her yıl yayımlanan Bir Bakışta Eğitim raporları, ülkelerin eğitim sistemlerine ilişkin gidişatı çeşitli göstergeler üzerinden ortaya koyan önemli ve güvenilir kaynaklardır. Konuyla ilgili TEDMEM raporuna göz atmakta fayda var. OECD ülkelerinin çoğunda ilkokul altı yıl sürmektedir ve ortalama toplam zorunlu öğretim süresi 4.561 saattir. Türkiye; Avusturya, Almanya, Macaristan, Litvanya, Polonya ve Slovakya ile birlikte ilkokulun dört yıl sürdüğü yedi ülkeden biridir. Bu nedenle, Türkiye’de ilkokula ayrılan toplam zorunlu öğretim süresi 2.880 saat ile OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür. Diğer yandan, OECD ülkeleri ortalamasında ortaokul kademesi üç yıl sürmektedir ve toplam zorunlu öğretim süresi 3.073 saattir. Türkiye’de ise ortaokul kademesi dört yılda toplam 3.371 saatle OECD ülkeleri ortalamasının üzerindedir. Ancak ilkokul ve ortaokul kademelerinde zorunlu öğretime ayrılan toplam süreler karşılaştırıldığında, Türkiye’de zorunlu öğretim süreleri toplam yıl ve toplam saat açısından OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür. Dolayısıyla, Türkiye’de ilkokul ve ortaokul kademeleri için yıllık ortalama öğretim süreleri de OECD ülkelerinin gerisinde kalmaktadır. Yıllık ortalama zorunlu öğretim süreleri Türkiye’de ilkokul için 720, ortaokul için 843 saat iken OECD ülkelerinde ilkokul için 805, ortaokul için ise 916 saattir. Hem Türkiye’de hem de OECD ülkeleri ortalamasında ilkokulda zorunlu öğretim sürelerinin yaklaşık yarısı okuma, yazma ve edebiyat ile matematik derslerine ayrılmaktadır. Ancak ilkokul kademesinde yabancı dil ve fen bilimlerine ayrılan süreler Türkiye’de OECD ülkeleri ortalamasına kıyasla daha düşüktür. Türkiye’de ortaokula geçişte matematik dersine ayrılan sürede çok ciddi bir değişiklik olmazken, okuma, yazma ve edebiyat dersine ayrılan süre neredeyse yarıya düşmekte, fen bilimleri ve yabancı dile ayrılan süreler de yaklaşık iki katına çıkmaktadır. Ders sürelerinin dağılımında Türkiye ve OECD ülkeleri ortalaması arasında okuma, yazma ve edebiyat ile matematik ders süreleri açısından ciddi bir fark yoktur. Buna karşın uluslararası karşılaştırmalar Türkiye’de öğrencilerin önemli bir kısmının okula devam etmesine rağmen temel becerileri kazanamadığını göstermektedir. Örneğin TIMSS 2019 bulguları Türkiye’de 4. Sınıf öğrencilerinin %12’sinin (TIMSS ortanca değeri %8), 8. sınıf öğrencilerinin ise %20’sinin (TIMSS ortanca değeri %12) matematikte temel yeterlik düzeyine dahi erişemediğini ve diğer ülkelerdeki akranlarının gerisinde olduğunu göstermektedir. PISA 2018 bulguları da benzer şekilde 15 yaş grubu öğrencilerin yaklaşık %37’sinin matematikte, %26,3’ünün okumada, %25,1’inin ise fende temel yeterlik düzeyinin altında olduğunu ortaya koymaktadır (TEDMEM, 2022). Tüm bu veriler, temel yeterliklerin kazandırılması konusunda nicelik bir yana niteliğe ilişkin sorunlar olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin temel yeterliklerinin bu denli düşük oluşu zorunlu eğitimin niteliğinin yeniden gözden geçirilmesi ve öğrencilerin başarılarına etki eden diğer değişkenlerin de mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir. İlkokul ve ortaokul kademelerinde yabancı dil dersine ayrılan sürelerin oranı Türkiye’de OECD ülkeleri ortalamasının yaklaşık yarısıdır. 2023 OECD ülkeleri ortalamasında öğretmen maaşları çalışılan kademe ilerledikçe ve deneyim süresi arttıkça yükselmektedir. Öte yandan Türkiye’de çalışılan kademe ve deneyim süresi öğretmen maaşları açısından önemli bir fark yaratmamaktadır. Türkiye’de en üst kıdeme ulaşan bir ilkokul öğretmeni ile mesleğe yeni başlayan bir ilkokul öğretmeninin maaşları arasındaki fark yalnızca %9 iken OECD ülkelerinde bu fark yaklaşık %70’tir. Eşit kıdemdeki iki öğretmenin maaşları arasında ise görev yapılan kademeye göre Türkiye’de anlamlı bir değişiklik yoktur. Ancak, OECD 2022 yılı verilerine göre Türkiye’deki 15 yıl deneyimli bir meslek dersi öğretmeni, genel programlardaki eşit deneyime sahip bir lise öğretmeninden %15 daha fazla maaş kazanmaktadır ve Türkiye bu farkın en yüksek olduğu OECD ülkesidir. Bu farkın sebebi de meslek dersi öğretmenlerine ek görev ve sorumluluklarına istinaden ilave eğitim öğretim tazminatı ödenmesidir. Meslek dersi öğretmenlerinin özellikle de uygulamalı derslere girenlerin ilave sorumluluklarının maaş açısından görmezden gelinmemesi ne kadar sevindirici olsa da diğer kademelerde ve branşlarda öğretmenlerin öğrencileri için ortaya koyduğu ekstra çabaların ve mesleki gelişim çalışmalarının göz ardı edilmesi bir o kadar düşündürücüdür. Ne deneyimin ne de mesleki başarının öğretmenlerin kariyer ve maaş olarak ilerlemesinde bir faydasının olmaması öğretmenlerin motivasyonunu ve çalışma performansını olumsuz etkileyebilir. 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlikte kariyer ilerlemesi uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik olmak üzere nihai olarak sınavla edinilmesi gereken iki yeni unvana sığdırılmıştır. Öğretmenlerin kariyerde ilerlemesinin bu şekilde bir sınava indirgenmesinin, öğretmenlerin gerçek sınıf ortamlarında, eğitim ve öğretim süreçlerinde gösterdiği performansı ne ölçüde yansıtabildiği tartışmalıdır. Öğrencilerin bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimini önemseyen ve destekleyen, kendi mesleki gelişimi için çaba gösteren öğretmenlerin teşvik edilerek kariyer ve maaş düzenlemelerinin buna uygun yapılması eğitim öğretim süreçlerinin niteliğini artırmak için anahtar niteliğindedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeleriyle birlikte düşünüldüğünde öğretmenlerin kariyer basamaklarının öğretmenlerin mesleki gelişimini önceliklendirecek şekilde kurgulanması gerektiği açıkça görülmektedir. Türkiye, ortaöğretim düzeyinde hem mesleki programlarda hem genel programlarda 50 yaş ve üzeri öğretmen oranının en düşük olduğu OECD ülkesidir. Öğretmenlerin çoğu 30-49 yaş aralığındadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ise mesleki ortaöğretimde 11, genel ortaöğretimde ise 14’tür ve OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Bu veriler ışığında, Türkiye’de ortaöğretim düzeyinde yakın bir gelecek için ciddi bir öğretmen ihtiyacı doğmayacağı öngörülebilir. Bu nedenle, öğretmen yetiştirme programlarının sayıları ve kontenjanları ihtiyaca göre düzenlenmelidir. Aksi takdirde Türkiye’de zaten yüksek olan yükseköğretim mezunu ne eğitimde ne istihdamda olan genç yetişkinlerin oranının daha da artması kaçınılmaz olacaktır. Her yeni yıl bizim için bir sürprizdir. Mutlu yıllar…
Ekleme Tarihi: 07 Ocak 2024 - Pazar

2023 Yılı Eğitim ve Öğretim Açısından Nasıl Geçti

OECD tarafından her yıl yayımlanan Bir Bakışta Eğitim raporları, ülkelerin eğitim sistemlerine ilişkin gidişatı çeşitli göstergeler üzerinden ortaya koyan önemli ve güvenilir kaynaklardır. Konuyla ilgili TEDMEM raporuna göz atmakta fayda var.

OECD ülkelerinin çoğunda ilkokul altı yıl sürmektedir ve ortalama toplam zorunlu öğretim süresi 4.561 saattir. Türkiye; Avusturya, Almanya, Macaristan, Litvanya, Polonya ve Slovakya ile birlikte ilkokulun dört yıl sürdüğü yedi ülkeden biridir. Bu nedenle, Türkiye’de ilkokula ayrılan toplam zorunlu öğretim süresi 2.880 saat ile OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür.

Diğer yandan, OECD ülkeleri ortalamasında ortaokul kademesi üç yıl sürmektedir ve toplam zorunlu öğretim süresi 3.073 saattir. Türkiye’de ise ortaokul kademesi dört yılda toplam 3.371 saatle OECD ülkeleri ortalamasının üzerindedir. Ancak ilkokul ve ortaokul kademelerinde zorunlu öğretime ayrılan toplam süreler karşılaştırıldığında, Türkiye’de zorunlu öğretim süreleri toplam yıl ve toplam saat açısından OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür. Dolayısıyla, Türkiye’de ilkokul ve ortaokul kademeleri için yıllık ortalama öğretim süreleri de OECD ülkelerinin gerisinde kalmaktadır.

Yıllık ortalama zorunlu öğretim süreleri Türkiye’de ilkokul için 720, ortaokul için 843 saat iken OECD ülkelerinde ilkokul için 805, ortaokul için ise 916 saattir. Hem Türkiye’de hem de OECD ülkeleri ortalamasında ilkokulda zorunlu öğretim sürelerinin yaklaşık yarısı okuma, yazma ve edebiyat ile matematik derslerine ayrılmaktadır. Ancak ilkokul kademesinde yabancı dil ve fen bilimlerine ayrılan süreler Türkiye’de OECD ülkeleri ortalamasına kıyasla daha düşüktür. Türkiye’de ortaokula geçişte matematik dersine ayrılan sürede çok ciddi bir değişiklik olmazken, okuma, yazma ve edebiyat dersine ayrılan süre neredeyse yarıya düşmekte, fen bilimleri ve yabancı dile ayrılan süreler de yaklaşık iki katına çıkmaktadır. Ders sürelerinin dağılımında Türkiye ve OECD ülkeleri ortalaması arasında okuma, yazma ve edebiyat ile matematik ders süreleri açısından ciddi bir fark yoktur. Buna karşın uluslararası karşılaştırmalar Türkiye’de öğrencilerin önemli bir kısmının okula devam etmesine rağmen temel becerileri kazanamadığını göstermektedir. Örneğin TIMSS 2019 bulguları Türkiye’de 4. Sınıf öğrencilerinin %12’sinin (TIMSS ortanca değeri %8), 8. sınıf öğrencilerinin ise %20’sinin (TIMSS ortanca değeri %12) matematikte temel yeterlik düzeyine dahi erişemediğini ve diğer ülkelerdeki akranlarının gerisinde olduğunu göstermektedir. PISA 2018 bulguları da benzer şekilde 15 yaş grubu öğrencilerin yaklaşık %37’sinin matematikte, %26,3’ünün okumada, %25,1’inin ise fende temel yeterlik düzeyinin altında olduğunu ortaya koymaktadır (TEDMEM, 2022). Tüm bu veriler, temel yeterliklerin kazandırılması konusunda nicelik bir yana niteliğe ilişkin sorunlar olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin temel yeterliklerinin bu denli düşük oluşu zorunlu eğitimin niteliğinin yeniden gözden geçirilmesi ve öğrencilerin başarılarına etki eden diğer değişkenlerin de mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir. İlkokul ve ortaokul kademelerinde yabancı dil dersine ayrılan sürelerin oranı Türkiye’de OECD ülkeleri ortalamasının yaklaşık yarısıdır.

2023 OECD ülkeleri ortalamasında öğretmen maaşları çalışılan kademe ilerledikçe ve deneyim süresi arttıkça yükselmektedir. Öte yandan Türkiye’de çalışılan kademe ve deneyim süresi öğretmen maaşları açısından önemli bir fark yaratmamaktadır. Türkiye’de en üst kıdeme ulaşan bir ilkokul öğretmeni ile mesleğe yeni başlayan bir ilkokul öğretmeninin maaşları arasındaki fark yalnızca %9 iken OECD ülkelerinde bu fark yaklaşık %70’tir. Eşit kıdemdeki iki öğretmenin maaşları arasında ise görev yapılan kademeye göre Türkiye’de anlamlı bir değişiklik yoktur. Ancak, OECD 2022 yılı verilerine göre Türkiye’deki 15 yıl deneyimli bir meslek dersi öğretmeni, genel programlardaki eşit deneyime sahip bir lise öğretmeninden %15 daha fazla maaş kazanmaktadır ve Türkiye bu farkın en yüksek olduğu OECD ülkesidir. Bu farkın sebebi de meslek dersi öğretmenlerine ek görev ve sorumluluklarına istinaden ilave eğitim öğretim tazminatı ödenmesidir. Meslek dersi öğretmenlerinin özellikle de uygulamalı derslere girenlerin ilave sorumluluklarının maaş açısından görmezden gelinmemesi ne kadar sevindirici olsa da diğer kademelerde ve branşlarda öğretmenlerin öğrencileri için ortaya koyduğu ekstra çabaların ve mesleki gelişim çalışmalarının göz ardı edilmesi bir o kadar düşündürücüdür.

Ne deneyimin ne de mesleki başarının öğretmenlerin kariyer ve maaş olarak ilerlemesinde bir faydasının olmaması öğretmenlerin motivasyonunu ve çalışma performansını olumsuz etkileyebilir. 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlikte kariyer ilerlemesi uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik olmak üzere nihai olarak sınavla edinilmesi gereken iki yeni unvana sığdırılmıştır. Öğretmenlerin kariyerde ilerlemesinin bu şekilde bir sınava indirgenmesinin, öğretmenlerin gerçek sınıf ortamlarında, eğitim ve öğretim süreçlerinde gösterdiği performansı ne ölçüde yansıtabildiği tartışmalıdır. Öğrencilerin bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimini önemseyen ve destekleyen, kendi mesleki gelişimi için çaba gösteren öğretmenlerin teşvik edilerek kariyer ve maaş düzenlemelerinin buna uygun yapılması eğitim öğretim süreçlerinin niteliğini artırmak için anahtar niteliğindedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeleriyle birlikte düşünüldüğünde öğretmenlerin kariyer basamaklarının öğretmenlerin mesleki gelişimini önceliklendirecek şekilde kurgulanması gerektiği açıkça görülmektedir. Türkiye, ortaöğretim düzeyinde hem mesleki programlarda hem genel programlarda 50 yaş ve üzeri öğretmen oranının en düşük olduğu OECD ülkesidir. Öğretmenlerin çoğu 30-49 yaş aralığındadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ise mesleki ortaöğretimde 11, genel ortaöğretimde ise 14’tür ve OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Bu veriler ışığında, Türkiye’de ortaöğretim düzeyinde yakın bir gelecek için ciddi bir öğretmen ihtiyacı doğmayacağı öngörülebilir. Bu nedenle, öğretmen yetiştirme programlarının sayıları ve kontenjanları ihtiyaca göre düzenlenmelidir. Aksi takdirde Türkiye’de zaten yüksek olan yükseköğretim mezunu ne eğitimde ne istihdamda olan genç yetişkinlerin oranının daha da artması kaçınılmaz olacaktır.

Her yeni yıl bizim için bir sürprizdir. Mutlu yıllar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.