Bu hafta sizlere değerli hocam Doğan Cüceloğlu’nun anlattığı bir anıyı (arkadaşının kendisine gönderdiği) paylaşacağım. Renkli bir kültüre sahip olduğumuz ile ilgili.
1966 Haziran ayında Ankara Hasanoğlan Atatürk İlk öğretmen Okulu bitirdim. 01 Temmuz 1966 tarihi itibariyle göreve başladım. İlk görev yerim Tunceli ili Nazimiye ilçesi Hanköy köy ilkokulu müdür ve öğretmenliği idi. Tabii ki müdürlük benim niteliklerimden dolayı değil, okula tek öğretmen atanabildiği için müdür ve öğretmendim. Aynı zamanda hademe idim. Okulu ve tuvaleti ben temizler, sobayı ben yakardım. Henüz 18 yaşındaydım. O yıllarda öğretmen okullarını bitirenler yasal olarak lise mezunu sayılmadığı için üniversite sınavlarına girme hakkımız yoktu. Hatta Türkiye’de sadece bir tane eğitim fakültesi vardı ama öğretmen okulu mezunları (eğitimciler) eğitim fakültesine alınamazlardı. Üniversite sınavlarına girebilmek için lise son sınıfın tüm derslerinden sınava girip başarılı olup lise diploması almam gerekiyordu.
Bütün yıl eğitim döneminde lise son sınıf derslerine çalıştım, sınavlara hazırlandım. Sınavlara Tunceli lisesinde gireceğim için haziran ayında Tunceli’nde bir otele yerleştim. (zaten bir tane küçük otel vardı) Hem ders çalışıyor hem de sınavlara giriyordum.
Bir akşam sinemaya gitmeye karar verdim. Bir tane yazlık sineması vardı. Sinemada HIÇKIRIK filmi oynuyordu. Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Kartal Tibet başrolde oynuyordu. Filmin birinci kısmı bitti ve ara verildi. Ara uzadıkça uzadı, filmin ikinci yarısı bir türlü başlamıyordu. Seyirciler söylenmeye başladı, ıslıklamalarla sürdü ve sonunda makiniisssttt sesleri yükselmeye başladı. Tam bu sırada perdenin önüne bir kişi geldi, sandalyenin üzerine çıktı. Muhtemeldir ki sinema işleticilerinden bir kişiydi.
“Arkadaşlar bir dakika, size açıklama yapacağım” dedi ve şunları söyledi;
“Biliyorsunuz filmler bize Elazığ’dan otobüsle geliyor. Bir film iki makara halinde geliyor. Bir makara birinci yarıyı diğer makara ise ikinci yarıyı gösteriyor. Bu filmin ikinci yarısını gösterecek makara Elazığ’da unutulmuş ve otobüse verilmemiş, dolayısıyla ikinci yarıya ait makara bize ulaşmadığı için gösteremiyoruz. “Arkadaşlar ben bu filmin vallahi de billahi de orijinal renklisini seyrettim. İsterseniz size ikinci yarıyı anlatayım,” dedi ve ikinci yarıyı detaylı bir şekilde anlattı. Herkes dinledi. Anlatımı bitince alkışlar arasında sandalyeden indi ve seyirciler sinemadan dağıldılar.