Sultan yolun ortasına bir taş koyuyor… Büyük bir taş…
Pencereden seyrediyor… Ne yapacak insanlar diye…
Vezir geliyor taşı görüyor…
Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor…
Taşın etrafında dolaşıyor… Diyor ki; “Sultanımla konuşayım”
“Yolun ortasından kaldırılması için bir adam bulalım”
Bir kadro ihdas edelim…
Vezir gidiyor, asker geliyor…
Asker de taşın etrafında dolaşıyor… Aklına gelmiyor taşı kaldırmak…
O da diyor ki;
Vezirle konuşayım taşı bırakanlara hangi cezayı vereceğiz, onu kararlaştıralım…
O da cezadan anlıyor… Onun da hüneri bu…
Belinde kılıcı var, çekti mi tamam…
O geliyor, bu geliyor, menfaatperest geliyor, saray dalkavuğu, saray maskarası…
Bir yerde anlatıyordum…
Birisi dedi ki; “Sarayda dalkavuğun ne işi var, başka dalkavuk olmasın diye dedim”
Durdu
Adam eleştirecek ya…
Dedi ki; Sarayda dalkavuğun ne işi ver…
Dedim ki; Padişahlar o kadar akıllı adam ki, sarayda dalkavuk tutuyorlar…
Bir başkası dalkavukluk edince dur!... “O senin işin değil”
Burda benim dalkavuğum var…
Ben hiç öyle bakmamıştım diyor…
Böyle saray dalkavukluğunun kadrosu bundan var…
Çünkü adam maskara, işi o… Maskaralık yapıyor… Dalkavukluk yapıyor…
Hatta şiir yazanlar da var… Bazıları da şair... Saray şairi diye geçiniyorlar…
Yani ordan burdan alıntılarla şiir yazmaya çalışıyorlar…
O geliyor taşın etrafında taklalar atıyor, böyledir işte dalkavuklar, menfaatperestler, ikiyüzlüler…
Sürekli sorunların etrafında taklalar atarlar, asla düzeltmezler… Düzelmesi için de hiç bir şey yapmazlar, o sorunları çoğaltana da överler… Onlara da efendimiz gözüyle bakarlar zaten…
Yolun ortasına bırakılmış taşa şiir yazıyor, sultanıma okuyayım diyor kalkıp gidiyor…
En son köylü vatandaşımız geliyor, öğrenmiş, yolun ortasındaki taşı kaldırmak bir sadakadır. Taşa bir tebessüm ediyor önce, sonra diyor ki; kaldırayım yolun ortasındaki taşı. Kimsenin ayağına, hayvanına, arabasına takılmasın…
Eşya sepetini, küfeyi koyuyor yere, ya Allah ya Bismillah deyip taşa sarılıyor… Sağa, sola derken taşı kaldırıyor kenara…
Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese, keseyi açıyor altın var. Şaşırıyor, altınların üzerinde bir not. Sultan şöyle yazmış; Bu kesenin içindeki altınlar, taşın altına elini sokmaya becerebilenindir…
Taşın altına elini sokmazsa bir insan başarılı olamaz..
Maalesef bu ülke taşlarla dolu, her tarafı taşlarla doludur…
Bir hayale gitmek için başarılı olmaz isteyen kişi ÇALIŞACAK. Taşın altına eli sokacak…
Sokmazsa olmaz!