Son dönemde bir çok kişinin yakalandığı iki hastalık var.
“cahillikle suçlama ve alay etme”
Bunları ilk olarak 65 yaş üstündeki vatandaşlarımızla ilgili yorumlarda gördük. Bir önceki yazımda yazmıştım , dünya üzerinde ve ülkemizde nice yeniliğe imza atan, üretkenliğini sürdüren bir kuşağa söylenenler hiçbir şekilde kabullenilemez.
11 Nisan akşamı da yine benzer durumlar ortaya çıktı. Kola, luppo üzerinden siber zorbalık yapılıyor oysa ki bu vatandaşlara. Yapılanın yanlış olduğunu konuşmaya gerek yok ama bu insanların neden orada olduğunu sorgulamıyoruz. Kola , luppo hangi duygularla alınıyordu, belki aş eren bir anne adayı, belki küçük bir çocuk hayali. Diyebilirsiniz ki bu kadar riske girilir mi bir kola için. Kola burada bir araç, asıl olan güvenlik sağlama davranışı.
Oysa bizim kültürümüzde “halden anlamak “ deyimi vardır. Popüler “empati” kavramından çok daha öncesinde hem de Bu insanlar çalışıp, hem yaşlı ve genç tüm yakınlarına bakıyorlar.
İzolasyon psikolojisinin üzerine , sokağa çıkma yasağı da gelince (spekülatif bilgi kaynakları da kaygıyı arttırıyor, 1 ay sürecek bu durum şeklindeki) kitle psikolojisi devreye giriyor.
O gece yaşanılan olaylar bir yandan da nasıl bir insan yetiştirmemiz gerekirinde altını çizmemiz gerektiğini bize gösterdi. Köy Enstitülerinin mimarı ve dönemin ilköğretim genel müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç, 1942 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü Müdürü Nejat İdil'e mektup yazar:
"Elinizdeki talebeyi öyle bir hale getireceksiniz ki bir gün onlara maaş verilmese, yani memleket veremeyecek duruma gelse, felâketler birbiri üstüne yığılsa, onları ateşler içinde bıraksa yine onlar; maaşlarının verildiği, ekmeklerin serbest satıldığı devirdeki haleti ruhiye gibi sağlam bir imanla işlerini görebilmelidirler. Köy Enstitüsü talebelerinin olgunluk imtihanı bu olmalıdır. Biz onları bu kadar çelik ruhlu ve iradeli bir hale getiremezsek beklediklerimizin hepsi bu memlekette teneffüs ettiğimiz hava dahi hepimiz için haram olur”
Tonguç’un yazdığı mektup aslında örnek eğitimin hayatın içinde olması gerçeğidir. Merkezi sınavların ötesinde artık hayat dersleri asıl olmalı.
Sonuçlara değil sebeplere odaklanalım ve cahillik edebiyatı yerine insanları , sistemi anlamaya çalışalım.