Son dönemde özellikle sosyal medyada fotoğraf koyarken türlü filtre uygulamalarından sonra fotoğraflar koyulmakta iş böyle olunca gerçekler hayaller karışmakta.
Keyifli bir uygulama olan bu yöntem ne yazık ki hayatın içinde de türlü şekillerde oluyor. Kişiler uzmanı olmadığı bir alanda fikir beyan ediyor yada olması gerekenleri anlatırken kendi yaptıklarını ne yazık ki görmüyor.
“Aslında acı veren şeyde budur. Kendimizi bir başkası, hayatımızı bir diğeri gibi yapmaya çalıştıkça ve olmadıkça acı çekeriz. Belki de koyduğumuz yanlış hedefler bu kadar çok acıya sebep olmaktadır. Belki de hiç gerçek olmayacak, gerçekle ilgisi olmayan hayallerin peşinden kendimizi sürüklediğimiz için ıstırap içindeyizdir. Kaybettiğimiz zaman yıllarda olsa, sonunda dönüp dolaşıp geleceğimiz yer aynıdır. Kendimizi, yaşantımızı kabul etmek, başımıza gelenlerle barışmak ve gerçekleri görmek.”
Hz. Mevlana'nın çağlar ötesinden, günümüze ulaşan önemli miraslarından biri, yedi öğüdüdür. Gerek ferdi, gerekse toplumsal, pek çok problemin reçetesi olan bu yedi altın öğüt şöyledir.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Her ne kadar geçmişten gelen mesajlar bu şekilde olsa da ülke gerçeklerimizde farklı şekillerde mesaj veriyor bizlere.
Örneğin Nazım Hikmet’in dediği gibi;
"Bizde gelenektir; satıcılar karpuzu kurabiye, hıyarı badem, kavunu reçel, balığı derya kuzusu, armudu tereyağı diye satarlar.”
Yani illaki bir şeyleri farklı anlatma ihtiyacımız vardır…