Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

Çıkarsız sevgi... (ı) çocuklar gibi

"İnsanlar için en güzel hediye, hiçbir masrafa ihtiyaç göstermeyen tatlı bir gülümseyiştir.’’ ’’Hayatım boyunca deniz olmak istedim, denizlere hep özendim. Düşünsenize; ırmaklardan, dere ve çaylardan, göllerden süzülen sular hep denizlere doğru koşuyor. Deniz coştukça coşuyor, kabardıkça kabarıyor. Bir de şu dağların zirvelerine bakın, zamanla bitki bile yetişmeyen kayalıklara dönüşmüşler. Siz de deniz olmayı hedefleyin. Dağların zirvesinde kalmayın. Çalışanların fikirleri aynı akarsulara benzer. Aşağılara doğru akarlar. Siz hiç yukarıya doğru akan bir akarsu gördünüz mü? Eğer bulunduğunuz pozisyondan dolayı sizinle birlikte olanlara tepeden bakmaya başlar ve onlardan koparsanız, hiç bir fikir gelmez. Yukarıda kururuz, kendimizi kuruttuğumuz gibi çevremizdekileri de kuruturuz. Bu nedenle öncelikle "alçak gönüllü" olalım; Sevgi ile herkesi kucaklayalım ve yüzümüzden asla "gülümsemeyi" eksik etmeyelim...’ Bu hafta ki köşeme; İzmir ‘EgePolitik’ gazetesi yazarı Prof. Dr. Meltem ONAY’ın, yıllar önce yazdığı, severek okuduğum ve Sizlerin de beğeneceğini düşündüğüm bir yazısını aldım. Seçim arifesinde sevginin azaldığı, sinirlerin gergin olduğu bir dönemde... Sanki bu gergin günler için yazılmış. Sayın Prof. Dr.Meltem Onay’a teşekkür ederiz. ’’1984 yılında bir trafik kazasında babamı kaybettiğimde, yıkılmıştım. Henüz üniversite ikinci sınıftaydım ve bu acının üstesinden gelmeye çalışıyordum. Her kız çocuk gibi babasına çok düşkün birisiydim. Babamı bir daha görememiş olmak bana çok acı veriyordu. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Aynı trafik kazasında annem de çok ağır yaralar almıştı. Tanrı’ya bir yandan annemizi bize bağışladığı için teşekkür ederken, babamı neden elimizden aldığını sorguluyordum. İnancımı bile kaybettiğimi söyleyebilirim o günler içinde… Tanrı’ya sanki küsmüştüm, sanki ona kızgındım bana, kız kardeşime ve anneme yaşattıklarından dolayı… Bir hafta okula gitmemiş, ruh gibi gezmiştim bu yaşanmaz evrende. Sanki dünyam yıkılmış, babamı göremeyecek olmanın acısı o dönemlerde kalbimde derin yaralara yol açmıştı. Neden, neden sorusunu sormaktan yorgun bile düşmüştüm. Okula devam etme kararımı bile babama söz verdiğim için yapacaktım. İstemeyerek pazartesi günü ilk derse girdim. Arkadaşlarım o dönemlerde yardımcı doçent olan “Aydın Güney” Hoca’mızın beni çağırdığını söylediler. Aydın Hoca’mız yüzü nur içinde olan, en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Her zaman bir gönül gözünün olduğunu hissederdim. Neden beni çağırmış olduğunu bilemedim ama koşarak gittim odasına…
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2019 - Cuma

Çıkarsız sevgi... (ı) çocuklar gibi

"İnsanlar için en güzel hediye, hiçbir masrafa ihtiyaç göstermeyen tatlı bir gülümseyiştir.’’

’’Hayatım boyunca deniz olmak istedim, denizlere hep özendim. Düşünsenize; ırmaklardan, dere ve çaylardan, göllerden süzülen sular hep denizlere doğru koşuyor. Deniz coştukça coşuyor, kabardıkça kabarıyor. Bir de şu dağların zirvelerine bakın, zamanla bitki bile yetişmeyen kayalıklara dönüşmüşler. Siz de deniz olmayı hedefleyin. Dağların zirvesinde kalmayın. Çalışanların fikirleri aynı akarsulara benzer. Aşağılara doğru akarlar.

Siz hiç yukarıya doğru akan bir akarsu gördünüz mü?

Eğer bulunduğunuz pozisyondan dolayı sizinle birlikte olanlara tepeden bakmaya başlar ve onlardan koparsanız, hiç bir fikir gelmez.

Yukarıda kururuz, kendimizi kuruttuğumuz gibi çevremizdekileri de kuruturuz.

Bu nedenle öncelikle "alçak gönüllü" olalım;

Sevgi ile herkesi kucaklayalım ve yüzümüzden asla "gülümsemeyi" eksik etmeyelim...’

Bu hafta ki köşeme; İzmir ‘EgePolitik’ gazetesi yazarı Prof. Dr. Meltem ONAY’ın, yıllar önce yazdığı, severek okuduğum ve Sizlerin de beğeneceğini düşündüğüm bir yazısını aldım.

Seçim arifesinde sevginin azaldığı, sinirlerin gergin olduğu bir dönemde...

Sanki bu gergin günler için yazılmış.

Sayın Prof. Dr.Meltem Onay’a teşekkür ederiz.

’’1984 yılında bir trafik kazasında babamı kaybettiğimde, yıkılmıştım.

Henüz üniversite ikinci sınıftaydım ve bu acının üstesinden gelmeye çalışıyordum. Her kız çocuk gibi babasına çok düşkün birisiydim. Babamı bir daha görememiş olmak bana çok acı veriyordu. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Aynı trafik kazasında annem de çok ağır yaralar almıştı. Tanrı’ya bir yandan annemizi bize bağışladığı için teşekkür ederken, babamı neden elimizden aldığını sorguluyordum. İnancımı bile kaybettiğimi söyleyebilirim o günler içinde… Tanrı’ya sanki küsmüştüm, sanki ona kızgındım bana, kız kardeşime ve anneme yaşattıklarından dolayı…

Bir hafta okula gitmemiş, ruh gibi gezmiştim bu yaşanmaz evrende. Sanki dünyam yıkılmış, babamı göremeyecek olmanın acısı o dönemlerde kalbimde derin yaralara yol açmıştı. Neden, neden sorusunu sormaktan yorgun bile düşmüştüm. Okula devam etme kararımı bile babama söz verdiğim için yapacaktım. İstemeyerek pazartesi günü ilk derse girdim.

Arkadaşlarım o dönemlerde yardımcı doçent olan “Aydın Güney” Hoca’mızın beni çağırdığını söylediler. Aydın Hoca’mız yüzü nur içinde olan, en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Her zaman bir gönül gözünün olduğunu hissederdim. Neden beni çağırmış olduğunu bilemedim ama koşarak gittim odasına…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.