İlimizde geçtiğimiz ay yapılan Türkiye’nin yöresel ürünlerini içeren fuarını ziyaret etmiştim. Gerçekten kaliteli ve doğal ürünleri gördük. Bu tarz çalışmalar birçok anlamda faydalı. Öncelikle ülkemizin farklı kültürlerini anlayabilme imkânının tanınması, çocuklarımızın yaşayarak yerinde öğrenmesi gibi faydaları var. Ailece bu fuarlara yapılan ziyaretler aile bağlarını da güçlendiriyor.
Fakat en son geçen hafta başlayan Gaziantep yöresel ürünler fuarı sanki amacından çıkmış gibiydi. Esnafların ilgisizliği, fiyatların normaldekinden çok fazla olması, kalitenin düşük olması ilk akla gelenler. Arkadaşlarla görüştüğümde aynı sıkıntıları onlarda paylaştılar. Gaziantep yöresinde birçok kez seminer amaçlı bulundum. Bu kadar farklı bir sahne yaşayacağımı beklemiyordum. Özellikle yemek ve gıda ürünleri “sanki Aydın halkı ne satsak alır ne versek yer” mantığındaydı.
Program amaç olarak çok doğru ancak bu çalışmanın koordinatörleri sıkı bir denetim yapmalı, iletişim konusunda da esnaf arkadaşlar uyarılmalıdır.
Yukarıda bahsettiklerim ülkemizin temel sorunlarından biri aslında. Bu gün ilimizde karşılaştığımız benze manzaralar her yerde olabiliyor.
Bunların neticesinde Ahi Evran (32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri, Türk filozof ) ve öğretileri aklıma geldi.
Osmanlı devrinde çarşı pazarın nizamını sağlayan Ahilik Teşkilatı, kurallarıyla günümüze emsal teşkil ediyor. Ahi Evran’ın pişdarlığını yaptığı bu kültür 13. yüzyıldan beri ahlaklı esnaf yetiştirmeyi amaç edinirken, diğer taraftan yolda kalmışların elinden tutarak sosyal hayatı dengede tutuyordu.
Ahi Evran, ayakkabıcı esnafının bulunduğu çarşıdan geçerken sergilenen ayakkabıları inceleyerek, hileli olanları tespit edermiş. Ceza olarak da kalitesiz mal üreten esnafın ayakkabılarını kesip dama atarmış. Dükkânı kapatılan hileci esnafın dükkânına kilit vurulur ve müşteriye de yeni bir ayakkabı temin edilerek mağduriyet önlenirmiş. Tabii bu olay çarşı pazarda kulaktan kulağa aktarılır, ‘Filanca ustanın pabucu dama atıldı.’ denirmiş. Pabucu dama atılan usta, utancından halkın arasına giremez, kendini affettirmek için akla karayı seçermiş. Hatta bu çaba bile yeri gelir eski müşterileri geri getirmez, sabık esnaf o diyarı bırakıp gitmek zorunda kalırmış.