Geçen yazımda çevremizde olan bazı kişilik modelleri ve insanlar üzerinde konuşmuştuk. Bu kişiler özellikle iş yerinde bizim enerjimizi bir anda sıfırlarlar. Bu durumda nasıl davranmalıyız?
İlk olarak dedikoducu özelliklere sahip olanlara karşı kesinlikle yüzleşme yapmalıyız. Arada aracı olmadan konuşmak en doğrusu. Sonrasında ise söyledikleri şeylere aldırmamak, onları görmezden gelmektir. Ayrıca, bir topluluktayken, insanlar biri hakkında dedikodu yapmaya başlarsa, yapabileceğiniz en iyi şey konuyu değiştirmek ve dedikoduya katılmamaktır.
Kurban dediğimiz modeller, her şeyi abartırlar. Bu durumda onları ilk başta dinlemek, sonrasında ise müsaade istemek doğru çözümdür.
Narsist modeller ise her zaman kendilerinden bahsettikleri için onlarla çok fazla polemiğe girmemek gerekir. Çünkü siz ne deseniz sizi dinlemeyecektir. Sadece arada bir sizin de orda olduğunuzu hatırlatmanızda fayda vardır. Dünya ona kalmamıştır.
Denetleyicileri gördüğünüzde, yani hep size akıl verenleri, önerilerinin işe yaramadığını , farklı alternatiflerin olduğunu söylemelisiniz. Seçimlerinizin bedelini siz ödersiniz, size akıl verenler değil. O yüzden sadece sizin için değerli isimleri ciddiye alın.
Sürekli konuşanlar için ise mola noktaları belirleyin, sözlerini balla kesin, epey bir süre o konuya dönmeyin.
Sonuç olarak çözümler yine bizim elimizde, akıllı davranmak asıl hareket. Küçük bir hikaye ile noktalayalım.
AKIL*
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
"Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?"
Doktor, "Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?" der.
Adam, "Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük."
"Hayır," der doktor, "normal bir insan küvetin tıpasını çeker."
* Akıl, sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır.