Mustafa Kemal anlatıyor: Abdülhamit devrinde idi. 1915 tarihinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana rastladı. Beni aldılar ve baskı idaresinin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım.
Annemin bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haberi olabildi ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç-beş gün görüşebildim. Çünkü tekrar baskı idaresinin casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi.
Annem ağlayarak arkamdan takip ediyordu.
Ben, sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmesi engellenen annem gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında acılar ve kederler içerisinde idi.
Sürgün yerinde geçirdiğim tehlikeler onun hayatının acılar ve gözyaşları içinde geçmesine sebep olmuştur.
Yanımda (sadece) kendisine arkadaşlık ettiği bir adamım vardı.
Bunu Erzurum’dan İstanbul’a gönderdiğim zaman annem bu adamın yalnız olarak geldiğinden haberli olduğu dakikada, benim hakkımda halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının yerine getirildiğini zannetmiş ve bu zan, kendisini felce uğratmış, ondan sonra bütün mücadele seneleri onun hayatını acı, üzüntü içerisinde geçirtmişti.
Annem, padişah, hükümet ve düşmanların daimi baskı ve işkencesi altında kalmıştı. İkametgâhı bin türlü bahanelerle basılır, araştırılır, kendisi rahatsız edilirdi.
Koca üç buçuk seneyi (gece-gündüz) gözyaşları içinde geçirdi.
Bu gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi.
Sonunda onu İstanbul’dan kurtarabildim. O’na kavuşabildim Fakat O, maddi olarak ölmüş, manevi olarak yaşıyordu.
Annem bu toprağın altında... fakat milli hakimiyet sonsuza dek devam etsin. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur.
Evet, milli hâkimiyet sonsuza dek devam edecektir!
Annemin ruhuna ve bütün Ataların ruhuna, üzerime almış olduğum ‘vicdan yeminimi’ tekrar edeyim:
ANNEMİN MEZARI ÖNÜNDE VE ALLAH’IN HUZURUNDA YEMİN EDİYORUM, BU KADAR KAN DÖKEREK MİLLETİN KAZANDIĞI VE ELDE TUTTUĞU HÂKİMİYETİN KORUNMASI VE SAVUNMASI İÇİN GEREKİRSE ANNEMİN YANINA GİTMEKTE ASLA KARARSIZ DAVRANMAYACAĞIM.
MİLLİ HÂKİMİYET UĞRUNDA CANIMI VERMEK, BENİM İÇİN VİCDAN VE NAMUS BORCU OLSUN.
(Ulu Önder Atatürk’ün, Annesi Zübeyde hanımın mezarı başında yaptığı tarihi konuşmadır. (27.01.1923)
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk