Yerel seçimler yalnızca kimi seçtiğimizle ilgili seçimler değil. Neyin yanında, kimin yanında, nasıl bir anlayışın yanında durduğumuzu da ortaya koyan seçimlerdir.
Bir anlayış seçimidir ayrıca.
Örneğin cumhuriyetten yanaysanız, kaybetmek üzere olduğumuz Atatürk Türkiye’sini geri istiyorsanız kıvırmadan, yalpalamadan oyunuzu nereye kime vereceğiniz bellidir.
Yoksa siz de halkına sırtını dönen, başkanlık uğruna bütün değerlerini bırakan birinin durumuna düşersiniz .Cumhuriyet dönemi için “bana ne giderse gitsin” diyen bir tutum almış olursunuz.
Hele, Maraş ve Sivas katliamları canınızı yakmış, insanlık onurunuzu incitmişse sizin tutumunuzun, örgütlü karanlığın içine girmiş kimselerle işiniz olmaz. Olmamalı da...
Kendi adıma CHP üyeliğinden ihraç edilmekle bana haksızlık yapıldığını düşünmekteyim. Tersini hiç düşünmedim. Ama gün o gün değil; gün karanlığa karşı, örgütlü kötülüğe karşı durma günüdür diye düşünmekteyim.
Hem de hararetle.
Yaşadığım yerde oyumu kullanırken temel dayanağım budur.
Ne adına olursa olsun savunduğum ilkelere ters düşüp bu ülkeyi tohumsuz, samansız, soğansız ve geleceksiz bırakanlarla işbirliği yapanların yanında yer almam, yer alanlara da oyumu vermem.
Bu nedenle Didim’deki yerel seçimler adalet, eşitlik, demokrasi isteyen, özgürlüklerden yana olanlar için aynı zamanda bir duruş meselesidir.
Neyi istediğini bilmekle ilgilidir.
Koca Yunus diyor ki:
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.”
Bu dizeler ışığında diyebilirim ki bir Alevi’nin, bir CHP’linin, demokrat ve sol değerlere sahip birinin bu seçimlerde nereye oy kullanacağı daha bir önem kazanmıştır.
Bu seçimlere özellikle bir Alevi, bir demokrat ya da sol değerlere sahip biri için kişilik testi bile diyebiliriz.
Kısaca nerde durduğumuzu bileceğiz.
Ülkenin durumu belli, ülkenin nereye götürülmek istendiği belli...
Bizim bulunduğumuz ya da oy vereceğimiz partilere “Zillet İttifakı” diyorlar, Bizse onlara oy verecek insanlara saygımızdan ötürü “Çıkar ittifakı demeyi,” “Örgütlü kötülük” ya da “Şer İttifakı” demek istemiyoruz.
Bir bakıma dünyayı utanma duygusu kurtaracak diye de düşünüyoruz çünkü.
Kısaca oyumuzu verdikten sonra aynaya bakacağız, utanmıyorsak oyumuzu doğru yere vermişiz demektir.
Sahi 50-60 yaşına kadar özgürlük diyeceksin, demokrasi diyeceksin, bağımsız Türkiye diyeceksin, sonra da kalkıp güya Didim’in çıkarları için, “Uğur Mumcu, Bahriye Uçok, Türkan Saylan, Nazım Hikmet gibi hainler” diyenlerin arasına karışacak, aydınlığa karşı karanlık odaklarla işbirliğine gireceksin ve sonra da Didimlilerden oy isteyeceksin.
Benim cevabım şahsen şu: Tamam sen istediğin yere git. Ama Didim’de senin girdiğin ilişkilere, girdiğin çetrefili ilişkilere, bağlandığın karanlıklara bir kişiyi bile kıyamam.
Bir kerelik yaşıyor çünkü insan.
Bu ülkede neyin ne olduğu belli.
Ülkenin nereye götürülmek istendiği belli.
Neyin karşısında oraya geçtiğin belli.
Bir Alevinin, bir demokratın, sol değerlere sahip bir insanın, vicdanlı olmayı seçmiş bir kişinin öyle bir anlayışa oy vererek kendini kirletmesini kabul edemem.
Şimdi CHP zamanı.
Şimdi örgütlü kötülüğe karşı seferberlik zamanı.
Gerisini oturup konuşuruz.