Savaş yıkıntılarından, büyük felaketlerden veya afetlerden sonra bir halkın ayağa kalkması için sanata, edebiyata ağırlık verilir.
Almanların ikinci dünya savaşından sonra ülkenin her tarafına dev kültür merkezleri dikmesi, opera ve bale salonları açması tam da bu mantığın sonucudur.
Kaldı ki savaşları önlemenin, cehaleti durdurmanın yolu da sanatın önünü açmaktır, sanatçılara alan tanımaktır.
Ben inanıyorum ki seçim sonuçlarını hazmedemeyen, içine düştüğümüz bu ateş çemberi için, bizlerle alay edercesine “400 milletvekili olsaydı bunlar başınıza gelmezdi” diyen cumhurbaşkanının Suruç’ta 32 gencin ölümüyle başlattığı seçim startına karşı da ve bunun devamında ki kirli savaşa karşıda bir bakıma sanatla karşı çıkmak gerekir.
Başımıza gelenler biraz da sanata önem verilemediği içindir.
Eğer sanat, edebiyat ciddi manada hayatımıza girmiş bir toplum olsaydık, Aksaray’daki ve Didim’deki uzun adamlar başımızda olur muydu?
Eğer sanat hayatımıza girmiş olsaydı üst üste anaların yüreği dağlanır, evlere ateş düşerken, bunca asker, polis kirli savaşa kurban edilirken, bir an önce savaşı durdurmak, akan kanı sona erdirmek, vatandaşın yaşam hakkını sağlamak görevinde olması gerekenler, kirli savaşa kurban edilen evlatları için“ gözünüz aydın evladınız şehit oldu, onların sayesinde sizler de onlarla birlikte cennete gideceksiniz” deyip bir vahşeti böyle çirkin bir mantıkla güzellemeye çalışabilirler miydi?
İktidarları uğruna kan dökenlere halk itibar edebilir miydi? Halka kolayca ölümü reva görebilirler miydi?
Eğer sanata –edebiyata önem veren, onu hayatımızda tutan bir toplum olsaydık Cumhurbaşkanının seçimlerin sonucundan memnuniyetsizliği ile birlikte hortlatılan kirli savaş sonucu evlere gelen tabutlara itiraz eden şehit yakınlarına acaba cumhurbaşkanı ”şerefsizler” diyebilir miydi?
Meseleyi Didim’e ve Didim belediyesinin yasakladığı bir etkinliğe getireceğim:
Anlatacağım olayı, Dünyanın ve Türkiye’nin köy adresli tek edebiyat dergisi olan AKKÖY Dergisinin genel Yayın yönetmeni Güven Pamukçu’nun birine ya da bir yerlere yaptığı açıklamasıyla öğrendim.
11-13 Eylül tarihleri içinde 1.gün Apollon Tapınağı'nda, 2. gün Akbük’te, 3.gün Akköyde olmak üzere üç gün üst üste Didim Sanat Edebiyat Günleri yapılacaktı…
Buraya pek çok ilden Türkiye’nin özgürlük ateşçileri şairler ve yazarlar gelecekti.
Didim yapılan uyduruk yazarlar festivaline benzemeyecek, ondan çok başka bir sanat etkinliği olacaktı bu.
Yine Güven Pamukçu’nun açıklamasından bir şey daha öğreniyoruz: Bu Sanat etkinlikleri aynı zamanda edebiyat ve sanat dünyasına en fazla belge bırakan etkinlikler…
Bu etkinliklere biraz utanma belası, biraz ilişkilerin zorlanması, biraz da görüntü için destek veren belediye, bu desteği ülkemizdeki kirli savaşın aldığı canlarımızı bahane göstererek geri çekiyor.
Yani etkinlikler iptal ediliyor. Bu etkinliği eğlenceyle karıştırıyor.
Şu an CHP’nin başta olduğu pek çok yerde böylesi etkinlikler devam ederken Didim’de CHP’den seçilen MHP’li belediye başkanı sanat etkinliklerinin iptalini CHP Genel Merkezi istedi yalanı ile açıklıyor.
Tam tersine bu etkinliklerle belki kendimize gelecekken, ne yapıyoruz, bu ülke nereye gidiyor diyecekken…
Bir bakıma düşünme, düş kurma ve ruhumuzu iyileştirme çabası baltalanıyor. Belki de savaşların çatışmaların nedeni böyle bir mantıkta, bahane bulup sanatı yasaklayan bir mantıkta.
PKK ile işbirliği yaparak HDP’yi zora sokan, ortalığı kan gölüne çeviren Tayip Erdoğan’dan ve AKP zihniyetinden ne farkı var bu etkinlikleri iptal edenlerin…
Tersine bu etkinlikleri çoğaltıp düşsüzlükten, düşüncesizlikten kurtulup, savaşsız bir ülkede yaşama mantığını, daha güzel yaşama mantığını elde etmemiz için kendi iç yolculuklarımızı geliştirmemiz gerekiyordu. Ama yanılmadım, Didim Belediye başkanı sanattan anlamaz da hoşlanmaz da…
Yanılmadım çünkü Didim Belediye başkanı 3.Koy ve Manastırda çok yıldızlı otel yapmak ve kim bilir nelerin aklamak isteyenlerin umudu…
Yanılmadım çünkü Didim’in kültürünün ne hale geldiği, o işleri hangi kirli işlere karışmış işlerle yürüttüğü belli…
Yanılmadım. Çünkü Didim Belediye başkanı bu kadar biliyor…
Şahsen kızmak da olmaz. Bu işin ehli değil. Adamın başına bu belayı yukardan sardılar… O da ne yapacağını bilemedi elbette…
Bağına bahçesine hizmet verdiği ağabeyleri onu belediye başkanlığıyla ödüllendirdi, elinin tersiyle itecek değildi ya…
Yanılmadım Çünkü yanında ve emrindeki Şaban efendiden, ne yapıyorsun sen diyecek bir karşı çıkış beklenemezdi, beklemek daha büyük yanılgı olurdu.
Şimdi diyeceksiniz ki bunların bu durumu hoşunuza mı gidiyor. Yo, asla…
Didim kaybediyor.
Halk kaybediyor.
Geleceğimiz çalınıyor.
Ülkedeki kirli savaş taraf buluyor.
Ayıplar ve Tayyipler âlemi güç kazanıyor.