AKP, Erdoğan ve YSK eliyle bir genel seçime dönüşen İstanbul’daki yenilenen büyükşehir belediye başkanlığı seçimi, tek adam rejiminin de tez elden terk edilmesi gerektiği sonucuna kadar pek çok sonucu ortaya koymuştur...
Diplomasinin sahte olduğu bile tartışmaya açılan İmamoğlu’nun sahte bir diplomayla belediye başkanlığı yapmayacağının ortaya çıkması da ona oy verenleri sevindirmiştir...
Ama akıllarda sahte diplomayla makam tutanların olup olmadığını da yenden düşündürmeye başlamıştır.
Siyasette YUNUS dili kirli dile, kabalığa, küfre, galip geliştir...
Bir yanda medyanın en pervazsız gücü, yalan makinaları, devletin bütçesi ve tüm imkânları, valiler, camiler kaymakamlar...
Yani Saray...
Bir yanda Türkiye Demokrasi ittifakı...
31 Mart seçim sonuçlarındaki farkı 60 katına çıkararak Saray’a, bileşenlerine halkımız müthiş bir ahlak dersi vermiş, İmamoğlu’ndan alınan mazbatayı geri vermiştir.
“Sisi”, Pontus benzetmelerini bundan böyle münasip yerlerde kullanırsınız diye de AKP ve küçük ortağını uyaran halk, aklıyla dalga geçilmesine fena bozulmuş, İstanbul’a ihanet edenleri bağışlamamıştır.
Bahçeli’nin aklıyla kuyuya inen AKP’yi APO ve Osman Öcalan’da kurtaramamıştır.
Selahattin Demirtaş ve HDP yalnızca Kürtlerin partisi değil, Türkiye demokratik hayatının vazgeçilmez partilerinden biri olmayı kendi pratiğiyle ispat etmiştir...
Eğer ülkeyi yönetme yeterliliği ve birikimi olmayan kaba saba siyasetçilerin ayrıştırıcı dili olmasa Kürt Türk, Alevi suni, sağcı solcu bu ülkede kardeşçe bir arada yaşayabilir...
İstanbul seçimlerinin bana göre en önemli mesajlarından biri de budur...
Politik hiyerarşide inali-1000ali oyunları işe yaramaz olmuş, seçimin sonuçlarına Ekrem İmamoğlu’ndan daha çok kukla gösterilerinde kullanılan bir oyuncağa dönüşen 1000ali sevinmiştir...
1000ali’yi artık Muhtarlık seçimleri dahil hiçbir seçimde aday olmaya kimse ikna edemez...
AKP’de kiralık siyasetçi olarak görev yapan, karanlık bir çete liderinden farksız tutumlar gösteren bir bakanın akıbeti ne olur bilmiyorum...
Ülkeyi Gemicikte aşk yapmayla karıştıran Saray’ın damadının akıbeti de meçhul...
Her şey bir yana AKP’nin yediği demokrasi tokadını sadece sarayın damadının kötü yönettiği ekonomiye bağlayamayız...
Müthiş bir demokrasi ve özgürlükler talebidir İmamoğlu’na verilen bir milyona yakın oy farkının göstergesi...
Saray seçim yenilgisinin ardından çok yalnız kaldığını anlamış olmalı ki, bu yalnızlığını Cumhur ittifakına bağlılığıyla dışa vurdu...
Anlaşılan o ki bundan sonra İstanbul’u geçin şehirlerin önemli yerleri Beykoz’da olduğu gibi kimse damadının, kızının, ya da bir takım rantiyecinin üzerine tapulayamayacak...
Şehirler tek akılla yönetilemeyecek...
Tabi bu ülke için de geçerli…
Aklıma ne geliyor: İmamoğlu aday olarak nerden çıktı, nasıl çıktı, bu bir tesadüf mü....? Bir büyüğüme telefon açarak bu sorumu yanıtlamasını istedim... Dedi ki... İmamoğlu Atatürk’ün kültür ve sanat anlayışını müthiş kavramıştı...Bir kez yaptım, yasak savdım değil, kültürü sanatı yönettiği Beylikdüzü’nde sürekli kıldı...
Ortak dili buldu Ekrem İmamoğlu... Sevginin dilini... En çok da buna ihtiyacımız vardı... Bu bile yeter. İstanbullu da bunu kavradı.
Alkışlar İmamoğlu’na...
Alkışlar İstanbul’a...