Ülkemizin dağları, denizleri, ovaları, dereleri, suları, ormanları tehdit altında...
Hem de seçip başımıza getirdiklerimizin yerli yabancı bir takım gözü dönmüşlerle girdiği çıkar ilişkileri yüzünden.
Kirli ortaklıklar bu kanalla gelişerek yaşam alanlarımız bir bir alınmaya çalışıyor elimizden.
Düpedüz geleceğimiz çalınıyor.
Yurt elden gidiyor.
Kazdağları talan ediliyor örneğin.
Kazdağları’nı canını dişine takarak savunanlar, ormanlarının kesilmesine, sularının zehirlenmesine karşı çıkanlar hükümet eliyle engellenmeye çalışılıyor.
Kanadalı Alamos Gold Şirketi’nin 200 bin ağacı kestikten sonra siyanür kuyularının açılması işi bizzat hükümetin nezaretinde gerçekleşeceğe benziyor.
Vatan savunması için Su ve Vicdan Nöbeti tutanların maksatlı olduklarını, ülkenin kalkınmasını istemeyen GEZİCİ grup olduğunu söylüyorlar.
Bu talanı rahatça yapabilmek için hükümet sözcüleri ve başta A Haber olmak üzere bütün TV’ler, bütün gazeteler devrede.
Vatan hainliği yapmak kolay, vatan savunmak zor mu zor...
Bir Kazdağları değil, Salda Gölü var, Munzur Dağları var... Var da var...
Bine yakın yer tahrip edildi edilecek...
Peki, Didim Farklı mı?
Didim de tehdit altında…
Havamıza, yaşam kalitemize, turizmimize göz dikilmiş durumda.
Bu konuda kim kiminle işbirliği içinde, kiminle yan yana belli değil.
Aslında belli de sürekli sular bulandırılıyor. Didim Belediye Başkanı A. Deniz Atabay’ın; “Denizimize, sahillerimize ve Didim’in tescilli havasına, dolayısıyla hem yaşam kalitemize hem de turizmimize telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği açıktır ve bu hususu görememek cehalettir. Doğayı kirletmek çok kolay ama temizlemesi çok zordur ve sanılanın aksine bu kirlilik hemen değil, oluşan birikimin ardından ortaya çıkacaktır. Bölgenin akıntı yönü ve hakim rüzgarı dikkate alındığında, kurulması planlanan Balık çiftlikleri ile Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesinin 'sağlayacağı' tek şey Didim’in eşsiz doğasını katletmek olacaktır" Şeklindeki açıklaması gerçeğin ta kendisi ama gerçeğin yanında duran kim, gerçeği saklayan kim belli değil.
Didim’i mahvedecek, Didim’i her şeyi ile katledecek tehlike neden büyümeden önlenip önüne geçilmedi...
Bu sorunun yanıtı yok.
Anlayacağınız bilinen bilmeye yetmiyor.
Hilmi Erbaş AKP yardımıyla, Didim AKP İlçe Başkanlığı ve Didim Ticaret Odası başkanlık koltuklarını kullanarak Didim’in katli anlamına gelen bu işleri çevirirken yanında kimler vardı, kimler kenara çekildi, kimler şimdi yalancı pehlivan bunları aslında bilmek istiyoruz.
Dahası bu katliam girişimini durdurmak, oyunu bozmak, Hilmi Erbaş’la beraber işin içinde ama perdenin gerisindeki karanlık kişileri de ortaya çıkarıp teşhir etmek Didim’in geleceği için işin olmazsa olmazı.
Bana göre Didim’in bütün namuslu, doğasever, yurtsever insanları derhal bir araya gelmeli, çok acil bir şekilde vicdan kurulu oluşturmalı, kısacası halk Didim’e ve geleceğine sahip çıkmalıdır.
Bunun için yüreği insanlık tutan, çevreci, çocuklarının geleceğine sahip çıkmak isteyen herkes iş başına.
İlk iş yetkililerin bu mafyavari organizasyona verdikleri desteği geri çekmesi.
Çetenin elemanlarının eksiksiz ortaya çıkarılması...
Sorumluların ve ihmali olanların yargılanması…
Esas meselenin Didim’deki bu katliamı durdurmak değil, ülkenin her yanına musallat olan bu mantığı kurutmak olduğunu da unutmamak.
Herkesin işi zor, kolay gelsin.