Takke düşmüş kel görünmüştür.
Şiddet dili ülke genelinde tepkiyle karşılanmış, halk Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını AKP’den geri alarak hafif de olsa kulak çekmiştir.
Cumhur İttifakı derde deva olmamıştır. Bu yüzden Erdoğan, “Seçimler sona ermiş, milli birlik dönemi başlamıştır,” diyerek MHP’den kurtulmak istediğini açığa vurmuştur.
Bu durum, kana susamış tutum sergilemekten kaçınmayan, kendinden olmayanları bir kaşık suda boğmak istediğini her fırsatta açığa vuran Bahçeli’yi çılgına çevirmiş, kendisi için ölüm fermanı anlamına gelen Cumhur İttifakı’nın yeniden tesisini sağlamak için Kılıçdaroğlu’na suikast düzenleyerek AKP’yi geri adıma zorlamıştır.
Bahçeli’nin ne dediğinin belli olmadığı birbirinden farklı açıklamalarını buna yormak mümkün.
Belki de yakında kendisini tedaviye alarak onun Hitler’den, Musolini ve Franko gibi kanlı faşist dik
Bu değerlendirmeyi, hiç şüphesiz İçişleri Bakanı Soylu’nun, Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye yönelik tutumunu unutmadan, sarf ettiği sözleri göz ardı etmeden; suikast sırasında “Değerli arkadaşlarım, mesajınızı verdiniz, şimdi sükûnet” diyen Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sözlerinin ne anlama geldiğini dikkatten kaçırmadan yapmak gerekir.
Bu değerlendirmeye MHP’li Yaşar Yıldırım’ın “CHP'nin asıl hedefi demokrasi getirip tek adam rejimini devirmek, buna müsaade etmememiz gerekir." demesini de eklemek gerekir.
Ülke ekonomisinin nereye geldiği, ne olduğu, işsizliğin oranı ve cumhuriyet döneminin en karanlık döneminden geçtiğini bilmemiz için aslında burada sıralanacak çok şey var.
Anlaşıldı ki “beka sorunu”, AKP kadar ve hatta ondan da daha çok MHP’nin sorunu olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Türkiye ana muhalefet partisi başkanına suikast düzenlemeye dayanamaz...
Türkiye “Ey Kılıçdaroğlu, şehit cenazesinde bir vatandaşımızın sana yumruk atacak duruma gelmesi için ne yaptın” diyen Bahçeli gibi parti liderleriyle yürüyemez.
HDP’yi, CHP’yi, İyi Partiyi Fetö ile PKK ile eşitleyen anlayışla, bunları dile getiren ağızların birden fazla olduğu devletin üst kademesindeki kişilerin varlığı ile Türkiye kendisine dünya ailesinde yer bulamaz.
Durum budur.
Gördünüz işte, bu saydığım düşünceleri Didim’de savunmak üzere görevlendiren, satın alınan demedim, belediye başkanı adayı olarak gösterilen vatandaşa yönelik bir şey söylemedim... Çünkü elimden gelse ona yardımcı olmak isterdim ama bunu başaramam. Allah kimseyi onun durumuna düşürmesin.
Veteriner hekim sevgili Toygun'un mesleğine dair bir tespitini paylaşmadan edemeyeceğim..."köpeklerin en büyük korkusu sahipleri ölünce aç kalma korkusudur..." der.
İşte böyle okurlarım...
İşimiz zor.
Bundan sonrasını hep beraber yaşayacağız.
Salih DEMİR