İnsanlık; doğanın ve geleceğin düşmanlarıyla boğuşup durdu şimdiye kadar... Öyle de olacak her halde. Dünya var oldukça kendi türüne, diğer türlere, doğaya kastedecekler mutlaka çıkacaktır. En azından şimdilik durum öyle gözüküyor.
Bunlara baktığımız da dünyanın bir de alçaklık tarihinin yazılması gerek... Yazılmıştır belki de... Didim’den de Alçaklık Tarihi kitabında adına rastlayabileceğimiz kimseler vardır muhakkak.
İnsanoğlu erdemli olmak, vicdanlı tutum almak, kişilikli iş yapmak, iyi ilişkiler içinde kalmak varken neden ahlaksızlığı veya alçaklığı seçer?
Buna insanın kişisel çıkarlarıyla, parayla-pulla imtihanı mı demek lazım.
Zayıflar, kişiliği oluşmamış kimseler, aç gözler, onur kavramı pek fazla gelişmemiş olanlar ilk etapta zayıflık gösterip alçaklığı ve ahlaksızlığı seçebiliyor ne yazık ki. Bu yola zorlanıp teslim olanlar olduğu gibi, boyun eğmeyenler de var şüphesiz.
Ama öte yandan erdemi, dürüstlüğü, vicdanlı olmayı seçenlerin karşıtlarıyla açık ya da gizli bir mücadele içinde olduğu da bir gerçek.
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar da sürecek bu mücadele.
Demek istiyorum ki ne alçaklar biter bu böyle sürdükçe, ne de insana ve mücadeleye olan umut biter.
Geçenler de ağaçların kıyımına, doğanın tahribine, suların zehirlenmesine karşı kaleme alınmış bir yazının altındaki yorumlardan biri dikkatimi çekmişti... Yorumda; “devletin kararına karşı geliyorsunuz, buralarda çıkacak altının 96’sının yabancı ülkelere gideceğini gerekçe gösterip vatandaşı isyana teşvik ediyorsunuz, milleti siyanürle korkutup olayı siyasetinize malzeme ediyorsunuz, devlet terörü bahanesiyle, teröristlere arka çıkıyorsunuz...” Yorumun devamı da vardı. Bana göre böyle düşünerek de alçaklığın ve ahlaksızlığın yanında yer alanlar az değil.
Ahlaksızlık dediğin türlü türlü...
Didim’de kıyıları yağmalayanlar, balık çiftlikleri için bir araya gelenler, büyük rant hesapları içine girenler, kaçakçılık işine bulaşanlar, böyle şeyler için yukarıdan adam ayarlayıp seçilmiş aya da atanmışları da işin içine katanlar aynı türün insanları... İnsanlığın düşmanları…
Bunlarla mücadele etmek zor
Bana bir büyüğüm, “bu işlere karışma demişti... Devir namussuzların devri... Devir puşt devri... Sana bir kulp bulurlar vallaha soluğunu kodeste alırsın, demedi deme.”
Ama dedim, ben yolsuzluk yapmam, yetim hakkı yemem, halkın sağlığına ve geleceğine zarar vermem, üstelik Atatürkçüyüm ben, ülkemi canım gibi severim... Ne terörle işim olur, ne talanla, ne de tarikatlarla...
Büyüğüm yüzüme bakıp bakıp “oğlum kötü işlere girmiş olanların bir kısmı da önüne çıkan senin gibi engelleri bertaraf etmek için ya FETÖCÜ, ya PKK’lı deyip içeri attırıyorlar... İşlerini ilerletmenin bir yolu da bu... Sen ne zannediyorsun alemi demez mi?”
Ama ben İsmet Paşa’nın sözüne inananlardanım: “Bir ülkede namuslu insanlar en az namussuzular kadar cesur olmalıdır.”
Yani bu da gösteriyor ki Didim’de iç içe geçmiş mafya vari çıkar ve rant örgütlenmeleriyle mücadeleye devam.
Böyle bir mücadeleyi herkes bilgisi kadar, birikimi kadar, vicdanı kadar yapar... Ya da susarak karşı tarafta yerini alır.
Ne diyeyim: “Alem dönse ben dönmezem yolumdan!”