Biz varlığımızdan ötürü,
Sağlığımızdan ötürü,
Malımızdan, mülkümüzden ötürü,
Malı mülkü olmayanlara, sağlığı yerinde olmayanlara borçlu değil miyiz biraz da?
Neye inanırsak inanalım, neyi savunursak savunalım borçlu değil miyiz?
Söyleyin!
Eğer bilgimiz varsa,
Eğer gücümüz kuvvetimiz yerindeyse,
Bunu ülkemizin ve insanlığın faydasına kullanmak zorunda değil miyiz?
Hele demokrat olduğumuzu, hele devrimci olduğumuzu söylüyorsak, bas bas bağırıyorsak…
Aksini düşünüyorsanız, söyleyin.
İnandırın beni, İNSANIM DİYENİN BÖYLE BİR MECBURİYETİ OLMADIĞINA…
Diyelim güzel okullar okuduk,
Diyelim güzel yemekler yedik, güzel yerler gezdik, herkesin gezemediği yerler gezdik, göremediği yerler gördük, binemediği araçlara bindik…
Eee güzel meslekler de edindik,
Ve iyi görevlere geldik veya getirildik…
Bundan ötürü borçlu değil miyiz bu halka?
Biraz da bu ülkeye yatırım değil mi bu?
Devletin fikri, insanın zikri bu olması gerekmiyor mu?
Diyelim eczacı olduk ilacımızı satarak kazanmıyor muyuz yeterince?
Doktorsak yetmiyor mu kazancımız?
Mühendis, mimarız diyelim yan gelip yatsak bile bu ülkede zar zor geçinen insanların kazançlarını ona yüze katlayan bir para geçmiyor mu elimize?
Peki, daha ne isteyebiliriz?
Hangi vicdanla onların zararına olabilecek bir düşüncede, onların zararına olabilecek bir görevin icrasında bulunabiliriz?
Diyelim yönetici olduk, müdür başkan her neyse…
İlla bu şansımızı başkasının zararına, aşağılanmasına, kendini kötü hissetmesine mi kullanacağız?
Buraya, bu makama bunun için mi geldik, ya da getirildik?
Kaç kişi kullanabiliyor bu şansı?
Öyle ya!
Dahası böyle yapınca kendimizin yüzüne nasıl bakacağız, nasıl geçeceğiz aynanın karşısına?
Ya çocuklarımızı sevip okşarken,
Karımıza sarılırken…
Sormayacak mıyız bu kirden, pastan, bokluktan nasıl çıkarım diye?
Didim’de yaşayınca akıl edip bunları düşünüyor insan.
Ben de böyle yaptım.
Belediyemiz var, başkanı var, başkan yardımcıları var, meclis üyeleri var. Dediğim gibi bunların çoğu, çok şanslı, bu milletin parasıyla okumuş, ayrıcalıklı olmuşlar belli ölçülerde, güzel meslekler edinmişler.
Bu halkın elinde avucunda olanlara göz dikmeden, onlar üzerinden hesap yapmadan, Didim’in geleceğini karartma planları yapmadan geçinip gidebilirler pek ala… Hem de fazla fazla…
Tabi ki yarası olan gocunsun.
Kimseye çamur atmak niyetinde hiç değilim.
Lafımın nereye gittiğini ben bildiğim gibi, sahipleri de bilir.
Hele Cemevi yönetiminde değilseniz, Aleviliğe inanmadan oraya gelerek orayı kullanmıyorsanız… Belediyede bir köşe kapmamış, o köşe uğruna insanlığından istifa etmiş biri değilseniz…
Dahası eczacı, mühendis-mimar olduğunuz halde kıç yalayıcılığı yapmıyorsanız sakın sakın üstünüze alınmayın benim laflarımı.
Sayın belediye başkanına da sözüm yok… Niye mi? Onu da seçenlere sorun. Aziz Nesin’in başkanlıkla ilgili güzel bir hikâyesi var? Neden sonra bizde anlarız belki, kimi, neden nasıl seçtiğimizi…
Başlığı bir daha düşünelim birlikte.
Ülke neden şanssız?
Didim neden şanssız?