AKBABALAR HAVADA...
Savaş fırtınalarının kasırgaya dönüşmesine az kaldığı bu günlerde, Didim’de 18. Barış Şenliği yapılıyor.
Komşu Yunanisten – Samos adasından gelen folklör grubu ve Didim Dahot Halk Oyunları Grubunun ‘’barış’’ dansları yanında; Niyazi Koyuncu, Grup Mor ve Ötesi ve Göksel’in canlı konserleriyle ‘taç’landırılan ve asıl amaç olan ‘’Barış’’ için şarkılar söylendi, şiirler okundu...
Didim Belediye Başkanı Mümin Kamacı başta olmak üzere, CHP Genel Başkan yardımcılarıGürsel Tekin, Bülent Tezcan, Didim Belediye Meclisi ve Dernek üyeleri veçok kalabalık bir izleyici kitlesinin de katıldığı şenlikler de; kalplerinin barış için attığını, barış için atacağını, geleceklerimiz çocuklarımızın; renkli bir dünyada, cocukluklarını yaşamalarını, oyuncaklarının; mermi, bıçak, mayınlar olmaması için Ulusca uğraş vermemiz gerektiğini söyleyenler çoğunluktayadı... Tayfun Talipoğlu’nun; ‘’... Ben gazeteciliği bırktım, artık şarkıcı olacağım...’’ şeklinde ki anlamlı sözleri yanında, konuştuğum bazı katılımcıların;
- ...Ben gazetecilerinözgürce, sansürsüz; ‘şunu yaz, bunu yazma’ denilmeden yazamadıkları bir Türkiye Cumhuriyeti görüyorum...,
- Emir almadan, ‘Dikta’ edilmeden yazmalarını istemedikleri, bir-çok değerli kalem tutan ellerin kırıldığını veya ‘hokka’larında ki mürekkeplerin döküldüğünü görüyorum...
- Atatürk’ün önderliğinde kurulan bir Cumhuriyet’in nasıl; sonu karanlık, dibi olmayan bir kuyuya itildiğini, gericiliğe doğru sürüklendiğini görüyorum...
- Çoğunluğun gördüğünü görmemezlikten gelen yobaz bir kesim, ve onlar karşısında el-pençe-divan durup; ‘Ferman Bakanumuzun, Valimizundur’ diyen biat eden birçok grup ve kuruluşlar görüyorum...
Fakat gördüklerim içerisinde bana en acı vereni, ‘canımı acıtanı’, o kişilerin oralara gelmelerine sebep olan insanların şimdi; "Ben ne yapabilirim ki" diyerek çaresizce televizyon karşısında oturup, beyinlerini uyuşturan ‘dizilerle’ gericiliğe özendiren filimler izlemeleri... Ve, köprüyü geçene kadar ‘ayıya dayı’veya, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ demeleri...
Fakat gençlik bir sloganda ne diyor: ‘’Susma, sustukça sıra sana gelecek...’’ Gelmeyecek mi zannediyorsunuz?..
Ben sıranın bana da geleceğine inanıyorum... günün birinde bütün varımıyoğumu bu dünyada bırakıp öleceğime inandığım gibi...
Örnekler bir sürü; Koç’lar, Sabancı’lar...
Arkamdan sadece bir; ‘’Allah razı olsun’’ dedirtebiliyorsam, ne mutlu bana... Hitler’e, Mussolini’ye zıt...
(Hatırladığım kadarıyla)Nobel barış ödüllü Alman yazarıHeinrich Böll;‘’Batı Yakasında Yeni Birşey Yok’’ adlı ‘anti savaş’ romanında; ‘’Düşün ki savaş var, fakat her iki taraf askeri de cepheye gitmiyor’’ diye bir tez savunmuştu...
Yukarıda da yazdığım gibi, bizim tezimiz nedir; ‘’Ben ne yapabilirim ki?..’’
Sen de her vatandaş gibi ‘oy’unu kullanırsan, sesini çıkartırsan, bu benim kaderimmiş demessen ‘BİRŞEY’ tabii ki yaparsın...
Ekmeğe zam gelir; Ben ne yapabilirim ki?.. Dünyanın en pahalı benzinini kullanırsın; Ben ne yapabilirim ki?.. Şu kadar çocuk yapacaksın denir sen hala; ‘Ben ne yapabilirim ki’ dersen, 18. Yüzyıl da zencilere yapılan aşağılanmalara layıksın demektir...
Halk arasında artık; ‘Köy ağaları kalkıyor, yerine şehir ağaları, diktatörleri geliyor’ düşünceleri hakim olmaya başladı.
Fazla değil sadece bir hafta ekmek alma bakalım... Veya işine giderken bir ay arabayı evde bırak, toplu taşıma araçlarını kullan(trafik yoğunluğundan,stres’denuzak)...
Senin de neler yapabilecğine kendin de inanamazsın.
Atatürk’ün; "Savaş ülke savunması içindir. Bunun dışında yapılacak her ‘savaş’ cinayettir..." diyen ulu önderin anlamlı sözünden ‘ANLAM’ çıkartanlara,
Saygılarımla