2 Kasım tarihinde Aydın'ın bir internet gazetesinde bir haber ve köşe yazısı okudum... "Aydın’ın bazı gazetecileri Didim’e mesaj dilenmeye geldiler !!", "Didim’i Dilenciler Değil Gazeteciler Basıyor Neden?" başlıklarıyla. Haberin yapılışı da köşe yazısı da çok garibime gitti... Haberi ve köşe yazısını birkaç kez okudum ve irdeledim... Daha sonra bu haberi yapan gazeteci arkadaşımızın internet gazetesinin künyesine de bir göz attım... Bu kadar cesur yürekli arkadaşımızın tecrübelerini tespit edebilmek için... Künyeyi okuyunca bu arkadaşımızın 'mesleğini bilmeyip de ahkam kesenlerden' olduğunu tahmin ettim.... Gazetenin künyesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görünüyor... Muhabir olarak görünüyor... Fahri yazar olarak görünüyor... Zaten gazetenin künyesi diğer yerel gazetelerde olduğu gibi aile gazeteciliği... Künyenin en altında da Mizanpaj ve Montaj: Ö. Faruk Özgürsoy; Dizgi ve Baskı: Gazete 2000 Basın Yayın ve Haberleşme Tesisleri (Didim Haber Ajansı (DİHA) İnternet gazeteciliğinden dizgi ve baskı diye birşey yoktur. Ancak yazılı basından vardır. Senin bu mesleği ne kadar bilip bilmediğini internet gazetenin künyesine koyduğun dizgi ve baskı satırı açıkça ortaya koyuyor. Sayın gazeteci dostum; bu yazımı yazarken senin bahsettiğin gazetecilerin içinde ben yokum... Bunu bilesin... Bir kere ticaret serbesttir... Bunu da bileceksin... Aynı ilanları İstanbul menşeli gazeteler almış olsaydı (ve alıyorlar da) böyle bir yazı yazabilecek miydin veya yazma ihtiyacı hissedecek miydin...? Bu iş için kaç paralık yatırımın var da bilmem ne basım yayın ve haberleşme tesisleri diyerek caka satmaya kalkıyorsun... Didim Haber Ajansı (DİHA) diye yazıyorsun... Ajanslık için maliye kayıtların var mı? Kaç muhabir çalıştırıyorsun... Mesleğin ne olursa olsun insan konuşurken, birilerini eleştirirken ağzından çıkanı kulağı duyacak... Öyle ajans haberciliği ile, aileden 4 kişiyle günde 100 gazete basmakla kendini kral zannetme... Sen bir kere gazeteciliği bırak, ticareti ve ticaret hukukunu bile bilmiyorsun... Didim'e gelen gazeteciye oradaki parti başkanları, oda başkanları, belediye başkanları, sivil toplum örgütü başkanları ile mutlaka bir ilişkisi vardır, habersel yönüyle destek vermiştir bunun karşılığında da bayramlarda ilan alarak rızkını temin etmeye çalışmıştır... Bu suç değildir, senin söylediğin gibi dilencilik hiç değildir... Bizim seçtiğimiz başkanlar diyorsun yazında... Oradaki başkanların seçilme kaderleri sanırım senin elinde galiba... Her parti kongresinde tüm siyasi parti başkanlarına mükerrer olarak oy kullanıyorsun sanırım... Belediye başkan adayları içinde aynıdır tahminime göre... En kısa zamanda ben de geleceğim... Mesleğini bilmeden ahkam kesen meslektaşım şu sözü unutma: "Yüce dağlar senin gibi mesleğini bilmeyenlerinse, cüce dağlar da bu besleği bilenlerindir!"