Değerli okurlarımız…
Asırlar önce ülkesini yöneten krallar, padişahlar güçlü devlet olabilmek için…
Hep iyi düşünmek, düzgün adım atmak gibi kendilerini iyi kurallarla donatmaya çalışmışlar…
Şimdi ise, sıradan bir derneğin yönetimine seçilenler bile avanta peşinde…
Ne helalden anlayan var…
Ne de haramdan korkan…
Din adamlarımız bile bizlere talkın veriyor…
Kendisi salkımı bütün bütün yutuyor…
Bakın Kanuni Sultan Süleyman nasıl güçlü bir hükümdar yani padişah olmuş…
Kanuni Sultan Süleyman’ın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardır.
Çok güçlü bir duruma getirdiği Osmanlı Devleti’nin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye…
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü̈ Türk âlimi Yahya Efendi’ye Sadrazamını gönderir.
Sadrazam gitti, sordu ve dondü.
Kanuni; “ne dedi?” diye sorduğunda Sadrazam cevabı söyler;
“Neme lazım dendiği zaman!...”
Kanuni, “Başka bir şey söylemedi mi?”
“Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.”
Bu cevabı uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü̈ âlime mektup yazar, bunun ne anlama geldiğinin açıklanmasını ister. “Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz” der.
Ve ünlü̈ âlim Yahya Efendi de bir mektup yazıp, Kanuni’ye gönderir...
(Bu mektup günümüzde Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.)
Mektup söyle;
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de “neme lazım” deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse…
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse.
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taslardan başkası işitmezse...
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve itimadı sarsılır. Asayişe itaat hissi kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir.”
NOT: Bu mektup, 500 sene önce yazılmış̧ ve Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.