Yazacak yazı çok haa…
Ceremeye verecek para yok derler…
Yorumlarımızın arasına birazcık fıkra karıştıralım dedik…
Bakalım okurlarımız beğenecek mi?
FIKRALAR
“Köylünün biri Çine’ye pazara gidecekmiş ama şehre gidecek atı eşeği arabası yokmuş. Bir ara komşusundan istemeyi düşünmüş, komşusuna gitmiş.
- Mehmet Efe, Çine’ye gidecektim de sana bir şey diyecektim, demiş.
- Komşusu:
- Buyur, de komşum, deyince:
- Sana eşek diyecektim, demiş. Hiçbir kızgınlık belirtisi göstermeyen komşusu:
- De oğlum de. Hazır ağzını açmışken başka diyeceklerin varsa onları da de. Diye cevap vermiş.
* * * * *
“İki avcı uzun bir süre dolaştıktan sonra, biri elinde simsiyah bir kuşu sallayarak gelir:
- Bak bir bıldırcın vurdum.
- Boşversene, o bıldırcın değil karga.
- Hayır bıldırcın. Sadece dün vurduğum eşinin yasını tutuyor o kadar.”
* * * * *
“Köylünün biri oğlunu şehirden evermiş. Oğlan bir süre sonra şehre göçmüş. Kendine göre iş bulup çalışıyormuş. Bu arada bir de erkek çocuğu olmuş. Adam hem pazardan masrafını almak hem de torununu görmek için şehre gitmiş. Tabi gelirken heybesini hediyelerle doldurmuş. Her ne yaptıysa gelinine yaranamamış. Şehre indiğinde doğruca oğlunun evine gitmiş. Daha eve girerken gelininin memnun olmadığı belli oluyormuş. Odaya geçmişler. Adam torununu kucağına alıp okşarken bir ara gelin:
- Oğlumun dedesi geldi, gelmeden gidesi geldi, demiş.
Adam çok içlenmiş, öfkelenmiş ama sezdirmemeye çalışmış. O da:
- Dedesinin adı Durali, bugünde buralı, yarında buralı demiş.”
* * * * *
“Doktor yolda karşılaştığı hastasına sorar:
- Geçen gün size verdiğim ilaç iyi geldi mi?
- Evet, neden sordunuz?
- Ben de aynı hastalığa yakalandım da.”
* * * * *
“Lüks lokantada sonradan zengin olan müşterinin yanına gelen kemancı sormuş:
- Bir serenat ister miydiniz?
- Hayır, teşekkür ederim. Ben yemeğimi daha önce ısmarlamıştım.”
Epeyce varlıklı bir köylü kendisine bir çift iskarpin almış. Eskiyeceğinden korkarak pek giymezmiş. Bir gün kasabaya giderken köyden çıkıncaya kadar giymiş. Sonra çıkarıp eline almış. Kasabaya yaklaşınca tekrar giymiş. Akşamüzeri kasaba dönüşünde geç kalmış. Gece ayakkabıları eline alıp hızlı hızlı yürürken hava da kararmış. Alacakaranlıkta ayağına kazık batmış. Epeyce de canı yanmış. Kanlar içindeki ayağının acısını düşünmeden:
- İyi ki ayakkabılar ayağımda değildi demiş.”
Allah herkesin evine buğday yağdırsın!...