Değirmenci sanki bu günü tarif etmiş…
Çarkın yanlış döndüğünü görmüş ve şöyle demiş!...
“Bu nasıl çark ulan!..
Buğday bizim!..
Ezilen biziz!..
Un olan biziz!..
Aç kalan biziz!..
Kim bu doymak bilmeyen şerefsiz!..” diyor…
Değirmenci Dayı’nın dediklerine katılmamak mümkün değil…
Ülkenin seçilmişlerinden tutun da atanmışlarına varıncaya kadar…
“Devlet malı deniz, yemeyen domuz” felsefesinden hareket ederek…
Bu ülkenin her kademesinde çalışan ve üretenler…
Ezilenler sınıfına dahil ediliyor…
Bu durumun böyle devam etmesi halinde…
Gün gelir bu ülke karaya oturur…
Lale Devri’ndeki gibi saltanatlardan vazgeçelim…
Bir silkinelim…
Gerçek benliğimize dönelim…
Atatürk’ün kurduğu bu güçlü devleti muasır medeniyetler seviyesine çıkaralım…
Değirmenci Dayı’nın dediği gibi buğday bizim ise…
Ezilen ve aç kalan biz olmayalım…
Aydın ilini marka kent yapmak için tüm seçilmişleriyle ve atanmışlarıyla el ele, gönül gönüle verip hizmet getirmek için gayret gösterelim…
Hatta ve hatta aydın ilini şahlandıracak…
Partiler üstü bir platform oluşturalım…
Aydın ilinin gelişmesi için neler yapılmasının gerektiğini önce masaya yatıralı…
Çıkan sonuca göre bir plan ve program dahilinde sırasıyla yapmaya başlayalım…
* * * * *
Nazımın dediği gibi…
İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkisi değil, gerçek sevdalar yaşanırdı!
Nazım Hikmet
Esas olan sadece yaşamak değil, insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır.
Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek öpmeden yaşamaktır.
Nazım Hikmet