Meslektaşım Özgür Bolat’ın ağzından...
Üniversite sınavlarında Türkiye 56.sı olmuş,
Boğaziçi’ni birincilikle, Harvard’ı 4.00 ortalamayla bitirmiş, üstüne de Cambridge’de doktora yapmış Özgür Bolat tüm bu başarıların ardından şaşırtıcı şekilde bunların önemsiz olduğuna kanaat getirmiş ve şunları söylüyor:
“Ben Türkiye’deki insan yetiştirme modelini hem ailelerde hem de okullarda değiştirmek isteyen biriyim. Var gücümle bunun için uğraşıyorum. Dünyanın en saygın araştırma şirketi Gallup’a göre dünyanın mutsuzlukta sondan üçüncü ülkesiyiz. Şu anda 10’dan fazla ülkede savaş var. Biz o ülkelerden bile daha mutsuzuz.
Ailem, akrabalar, komşular, herkes, “Özgür, yine birinci olmuş!” deyince, babamı mutlu görünce, benim bilinçaltıma şöyle bir şey yerleşti: İnsanlar, beni birinci olduğum için, başarılı olduğum için kabul ediyor ve seviyor. Babam da…
Ben de başarımla kabul göreceğimi düşündüm. Ve o andan itibaren de sürekli başarılı olmak için uğraşıp durdum. Sanki sadece başarılı olursam onların gözünde değerli olacaktım.
İşe yarayan nedir biliyor musunuz? Tek başınıza kaldığınızda, huzur ve hissedebilmek. Var olan durumu olduğu gibi kabul etmek.
Şimdi ki aklım olsa o okullara gireceğim diye kendimi parçalamazdım. Çok bir şey ifade etmiyor aslında. Dünyanın en depresif öğrencileri Harvard’da. Neden? Çünkü hepsi başarı odaklı. Oraya giriyor ama aynı anda depresyona da giriyor.
Sizin için hangisi önemli?
Çocuğunuzun okuldaki başarısı mı, yaşamdaki başarısı mı?
Robin Williams niye intihar etti? Hollywood’un en ünlü, en başarılı insanlarından biri niye intihar ediyor? Çünkü içindeki boşluğu, dışarıdan gelenler; başarı, para, şöhret dolduramıyor.
Yetmiyor. Kimseye yetmez.
Benim çocuğum ne olsun biliyor musunuz?
Bir kafede çalışsın, yeter ki iç huzuru olsun.”