27. Dönem Milletvekili Genel Seçim’inin kesin olmayan sonuçlara göre, Meclis’e giren 600 vekilin 103’ünü kadınlar, 497’sini erkekler oluşturdu.
33 ilden hiç kadın aday çıkmadı ancak 26. Dönem’de yüzde 14,7 olan kadın oranı, 27. Dönem’de yüzde 17'ye çıktı
Seçim çevrelerinin yüzde 38’inden, yani 87 seçim çevresinden 33’ünden kadın vekil çıkmadı.
CHP: 12 kadın - 88 erkek
HDP: 37 kadın - 63 erkek
AKP: 18 kadın - 82 erkek
İYİ Parti: 7 kadın - 93 erkek
MHP: 10 kadın - 90 erkek
Kadın vekil temsili olmayan şehirler;
Adıyaman, Amasya, Artvin, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Burdur, Çankırı, Çorum, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kars, Kastamonu, Kırklareli, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize, Sinop, Tunceli, Uşak, Yozgat, Zonguldak, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Ardahan, Iğdır, Karabük, Kilis, Osmaniye.
Ülkemizde yeni doğan nüfusun oluşumuna baktığımız vakit 52’ni erkek çocuklar oluşturmasına rağmen, 50 yaş üstü rakamlara baktığımız zaman 51’ini kadınlar oluşturmaktadır. Bu durum da kadın ve erkek ilişkisinde 1 geçirgenlik payı oluşturmasına yol açmaktadır.
Günümüzde gelişen ve kültürel kavramların gelişmesine bağlı olarak kural tanımaz, bir diğerine saygı gösterme noktasında başarılı olamayan bir toplum hâkimiyet kurmaktadır.
Gelişmiş olan toplumlarda kadın veya erkek olarak değil insan veya birey olarak çözümlemeler yapılmaktadır. Ancak günümüzde ülkemizde halen kadınların büyük bir oranının sürücü belgesi olmasına rağmen çeşitli sebeplerden ötürü araç kullanmamaktadırlar.
Ancak kadınların varoluşlarından gelen mücadele ruhu, ilerici düşünmelerini ve yaşama daha çok bütünleşmelerini sağlamaktadır. Bu durum da hem kendilerini, hem de ailelerini taşımaktadırlar, acil bir durumda kendilerini hem de ailelerini işe, hastaneye veya başkana alanlara yetiştirmek için öncülük yapmaktadırlar. Kadınların iş hayatında aktif varlıkları ekonomiye destek vermekte, hem de ekonomiden pay almaktadırlar. Bu durum göz önünde bulundurulduğu vakit 2016 Türkiye’sinde en tehlikeli travma ise ataerkil toplumun erkek hakimiyet olgusudur.
Türkiye Cumhuriyetinde 17 Şubat 1926’da Medeni kanunun kabulü ile haklar kazanılmış ancak toplumsal boyutta “Kadın Şiddeti” ve kadına karşı bakış açısı ciddiyetini kazanamamıştır.
Aile içerisinde toplumsal cinsiyet kalıplarının oluşması ve kız çocuklarının birey olarak görmeyen bu yapısal zihniyeden ötürü kızların yaşamı boyunca şiddete uğramasının önünü açmaktadır. Bu döngüyü durdurmak dengeli ve ciddi bir devlet politikası ile sadece olgunluk kazanacaktır.
Kadın’ın önce insan olduğunu unutmadan, kadınlarımızın ülkemizde rahat ve huzur içerisinde yaşamasını sağlamamız gerekmekte. Bir kızımız dolmuşa bindiğinde acaba ıssız bir yere götürüleceği korkusu içinde olmamalı. Bu korku imparatorluğu içerisinde kadınlarımız tek kalmamak için birlikte inmek ve birlikte toplu taşımaya binmek zorunda kalıyorlar. Sosyal devletin bu noktada yetersiz kaldığını görmekteyiz.
Bugün bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sokakta rahat gezip, özgürce fikirlerini aktarmakta sıkıntı yaşıyorsa bunun durum analizi net ve somuttur. Sosyal devlet vatandaşlarının refahı, huzuru ve sağlığı için vardır, eğer sosyal devlet olmaktan ve büyük bir devlet olmaktan bahis ediyorsak, önce yurttaşlarımızın hak ve özgürlüklerini korumamız şart.
Yine senin derdindeyim…