Hukukun üstünlüğünün yeniden ve daha sağlam bir şekilde devletin bütün kurumları nezdinde tesis edilmesi olmalıdır. Başkanlık sistemi veya parlamenter sistem, hangisi olursa olsun sistemde kişilere boşluk bırakmayacak şekilde, güçler dengesinin net ve sağlam olması gerekir. Başkanlık sisteminden önce de kararnamelerle birçok değişiklik kolayca yapılabiliyordu. İki sistemin de artıları eksileri olabilir. Ancak lider değişikliği hangi sistem olursa olsun politikaların oluşturulması ve uygulanmasında keyfi, ani ve köklü değişikliklere sebep olamamalıdır. Bu nedenle hukukun üstünlüğünün öncelikle tesis edilmesi ve dengelerin sağlamlaştırılması gerekir.
Kaldı ki yetkileri alan kişinin demokratik davranacağı beklentisinde olmak büyük kumar zar atmak gibi. En iyiyi bekleyerek değil kötüyü hesaplayıp hareket etmek lazım. Birçok oda ve sivil toplum kuruluşu başkanının koltuğunu bırakmak istemediği bir ülkede böyle bir şeyi denemek büyük macera olur.
Parlamenter sistemin önemini ve gereğini gösteren bir örnek vermek gerekirse: Denge ve Denetleme ile Çok çok övülen ABD başkanlık sisteminin bile Trump gibi bir dengesizin eline geçtiğinde ne hale geldiğini tüm dünya tecrübe etti. ( tabi Trump seçilmeden öncesindeki ABD siyaset esnafının yaptıklarını da görmemiz lazım, Trump bir yerde sonuçtu ancak o da başka problemlere sebep oldu) geçmişteki hatalardan ders almış ve seçim sistemi, bu duruma ek olarak siyasi partiler kanunu ve siyasi ahlak vb kanunlarla doğru kurgulanmış parlamenter sistem Türkiye’de doğru olandı
Bu aralar tartışılan “yumuşak geçiş” kavramına dair:
Muhtemel bir iktidar değişikliğinde son 20 yıllık dönemle ve o dönemin muktedirleriyle hesaplaşma yaşanması şart. “Yumuşak geçişten kastedilen şey, yaşanan her şeyi unutup geçmişe sünger çekmek olamaz.
Ancak bu hesaplaşmanın hiçbir toplum kesimiyle, seçmen grubuyla veya onların kültürü ve yaşam biçimiyle değil, bizzat iktidar sahipleriyle yaşanacağını topluma çok net anlatabilmek gerekiyor. İktidarın, belirli toplum kesimlerini değişimden endişe duyar hale getirmeye çalışan algı oyunlarına karşı bunu sürekli hatırlatmakta fayda var.
Azizi Nesin Türk toplumunu moleküllerine kadar keşfedip Zübük kitabını yazdı. Kişi dese ki ben Zübük olmayacağım biz onu hemen “Zübük” yaparız.