Orta çağda yaşamış olan zengin bir kral yarışma düzenlemeye karar verir.
Bütün halka birinci seçilen kişi üç ödülden biriyle ödüllendirileceği haber verilir.
Üç çuval altın
Krallığın yarısı
Kralın dillere destan güzel kızı
Kazanan bu üç ödülden birini seçebilecek.
Bütün halk kulaklarına inanamaz kazanmak için ne gerekirse yaparız mücadele ederiz derler.
Kimisi üç çuval altın, kimisi krallığın yarısı, kimisi kralın kızının hayalini kurar.
Yaşlı, genç, okumuş, cahil, adam, kadın herkes krallığın etrafında toplanır heyecanla beklemeye başlarlar.
Kral halka seslenir bu hediyeleri kazanmak için tek yapmanız gereken önümüzdeki nehirden karşıya geçmektir.
Nehir çok geniş değil, derin değil, hızlı akmıyor ilk geçen yarışmayı kazanır der.
Binlerce insan nehre doğru koşmaya başlar.
Nehre yaklaştıklarında tüm nehrin timsahlarla dolu olduğunu görürler, timsahlar birbirine kuyruk kuyruğa kenetlenmiş durumdadırlar.
Herkes bir an durur geçmeye kalkarsak anında bizi yerler, yüzmek geçmek imkânsız derler.
Nehrin karşı tarafında kral beklemektedir.
Hiç kimse nehre atlamaya cesaret edemez.
Bir anda çığlıklar içinde birinin nehre atladığını ve daha önce hiçbir insanın yüzmediği kadar hızlı yüzerek inanılmaz bir mücadele göstererek karşıya çıktığını görürler.
Kral adama daha önce hiç kimse bunu başaramamıştı şimdi ne istiyorsun üç çuval altın mı? Hayır! Krallığımın yarısını mı? Hayır! Tabi ki akıllısın kızımla evlenip daha sonra komple krallığıma sahip olmak istiyorsun. Hayır! O zaman ne istiyorsun be adam der kral.
Adamda beni suya itekleyeni bulmak istiyorum der.
Önce hayaller kurup hediyelere sahip olmak istedik, sonra zorluğu görünce vazgeçtik.
Aslında zorluk bizim düşüncelerimizde eğer istersek gerçekten bütün zorlukları, engelleri aşabiliriz.
Korku bizim gerçek güçlerimizin ortaya çıkmasını engeller.
Timsahlar sadece bizim düşüncelerimiz de.
Birçoğumuz farkın da olmadan korkularımızın esiri oluruz.
Mal kaybeden bir şey kaybetmemiştir. Onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.
Goethe