Medya unsurları, siyasi ve dini içerikteki söylemler ve kültürel yargılar neticesinde kadın; aşağılanan, değersizleştirilen, tecavüzcüsüyle evlendirilen, kız çocuk doğurdu diye itilip kakılan, çocuk yaşta zorla gelin olan, şiddet gören, tecavüze uğrayan, aldatılan, zekâsından çok güzelliğiyle prim yapan ve erkekleri yalnızca fiziksel özellikleri ile etkileyeceği düşünülen bir cinse dönüşüyor.
Zekâ, kabiliyet, entelektüel birikim ve başarı ideal kadının vasıfları arasında görülmezken; mümkünse her konu hakkında fikri olmayan, zekâsı yerine güzelliğiyle göz dolduran, mesleki kariyerini aile yaşantısının gerisinde tutan ve mutlaka bir erkek aklına ihtiyaç duyan kadın Türkiye’de her zaman yeğdir. Kadını değersiz gören bu tutum 2021 yılında bile devam etmekte; kadın hala iktisadi ve sosyal alanda erkeğin gölgesinde kalmakta, katledilen ve şiddet gören kadın sayısı azalacağı yerde artarak var olmaya devam etmektedir.
Diğer taraftan güçlü kadın modelinden ziyade şiddet gören ya da aldatılan, kocası, ağabeyi, erkek arkadaşı veya babası tarafından öldürülen kadın karakterler insanlar tarafından daha çok rağbet görmekte ve senaristler-yapımcılar bu tür karakterleri dizi ve filmlerde işlemeyi daha çok tercih etmektedir.
Kadının değersizleştirilme sürecinde sorumlu tutulabilecek tek kurum politik yapı değil elbette. Medya da kadını ikinci cins olarak empoze edebilmek uğruna tüm hünerlerini sergilemektedir. Tüketiciye ürünün sunumunu kadını bir meta olarak kullanma vasıtasıyla yapan medya sektörünün resmettiğine göre; kadın pek de zeki olmayan, tek hüneri mutfaktaki inatçı lekeleri çıkarmak veya iyi bir vücuda sahip olmak olan, güzellik ve hamaratlığı hayatında biricik amaç edinmiş bireylerdir. İçeriğinde aşağılayıcı alt metinleri barındıran reklam filmlerinin onlarcası mevcut olmakla birlikte dizi ve filmlerdeki başrol oyuncuları da topluma ya anne, ya da genç ve güzel bir kadın olarak servis edilmektedir.
Kadına bilerek ya da bilinçsizce dayatılan bu kültürel bariyerlerle baş edebilmek için kadının çalışma hayatındaki yeri arttırılmalı, girişimciliği desteklenmeli, kız çocuklarının eğitim hakkı konusunda devlet pozitif yükümlülükler üstlenmelidir. Ayrıca medyaya toplumdaki cinsiyet algısını kontrol etme gücünü kadın lehine kullanması için gerekirse ödüllendirici ve teşvik edici birtakım uygulamalar hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde kadın bedenini ve namusunu kendi mülkü sanan ve bıçak kemiğe dayanınca eşini, çocuğunu, sevgilisini katletmeyi kendisine bahşedilmiş bir özgürlükmüş gibi kullanan canileri ve bunun yanında tecavüzü, katliamı, şiddeti hafifleterek kadına yapılan insanlık dışı muameleyi anlayışla karşılayan karar mercileri hayatımızın daimi bir unsuru olarak kalmaya devam edecektir.