Haklar ve sorumluluklarımız arasında en temel husus dayanaklardır. Haklar aslında sahip olduğumuz ve sahip olmayı talep ettiğimiz temellerdir. Ancak sorumluluklarımız ise bazen tercih edemez olduğumuz ancak yapmamız gerekenler veya kendimizi hayatın içinde bulduğumuz hususlarda deneyim kazandığımız noktalardır.
İnsanlar sorumlulukları bazen edinirler, bazen de tercihen üstlerine alırlar. Bu sorumluluklar daha güzel bir yarını el birliği ile inşa etmek içinde olabilir veya hayatta kalmak içinde olabilir. Haklar ise bu sorumlulukları alıp veya yüklenip, zarar görmeden tamamlamamız için mevcudiyetlerini savunurlar.
Son iki yıldır gönüllülüğün bir yasal kanunu olması için çeşitli çalışmalar yapıyorum ve bu sorumluluğu üstlendiğim den bu yana çeşitli adımlar attım. Gönüllülük Yasasının olmamasının dezavantajlarını ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin olası bir yasa çerçevesinde ne tür beklentiler içerisinde olacaklarına istinaden bir proje yapmaya karar verdim. Sivil Düşün desteği ile Genç Düşünce Enstitüsü olarak 270 Sivil toplum örgütünü davet ederek, gönüllüğü detaylıca konuştuk ve taslak bir yasa tasarısı hazırladık. İlk başta üstlenmiş olduğum sorumluluğu paylaşarak, bir hak yaratmak adına bunu paylaştırmış oldum bu doğrultuda. Farklı düşünüp bir arada çözelim anlayışı ile altı ay gibi bir süre zarfında bu çalışmayı tamamladık el birliğiyle.
Sivil toplum ve gönüllülük çerçeve olarak kavramsallaştırılması görece bulunduğumuz bölgede aslında çok da yeni kavramlar değiller. Gönüllülük, sivil toplumda ya da sivil toplum örgütlerinde üyelerinin ve katılımcılarının toplumsal fayda sağlamayı amaçlayan bir süreç içerisinde olmaları adına tanımlandığını görmekteyiz. Ancak toplumsal çerçevede aktif veya duyarlı yurttaşlık ile kurulmuş ve bireylerin toplumsal katılımını hedeflemiş bir anlayış ile karşılaşmaktayız. Bahsi geçen her iki kavramda, gönüllü ve gönüllülük tanımında yurttaşların toplumsal bir fayda ve toplumsal hayata katılım için emek/saat karşılığı bir ücret talep etmeden sarf ettikleri bir katılım modeli anlayışı olduğunu açıkça görmekteyiz. Burada dahi üstlendikleri sorumlulukların bir hak tarafından korunmamasının yaratmış olduğu mağduriyet ortaya çıkmaktadır.
Bu sorun özellikle kurumda profesyonel çalışan varsa ikiye katlanmaktadır. Ücretli olarak çalışan hem sigortalı, hem de resmiyet çerçevesinde gönül veren gönüllüye gönül koymaktadır. Gönüllülük, örgütlenmenin ilk aşamasıdır, inanma halidir ve sorumlu bireylerden toplum olmaya giden bir yoldur. Gönüllü Çalışmaların bir fiyat döngüsü olmadığından ötürü kaçak işçi statüsünde bazı durumlarda tutulması, hatta daha önce de belirttiğim üzere kurum ile gönüllü arasında olası bir mağduriyette, gönüllü olarak orada bulunan kişinin varlığı dahi kurum içinde sorgulanmaktadır.
Gönüllülük ve sivil katılım demokratik toplumda çok önemli bir bileşendir. Vaktini ve enerjisini kamu yararı için ayıran gönüllüler, sosyal, ekonomik ve çevresel ilerlemeye katkıda bulunan bireylerin ve kuruluşların gösterdiği bağlılığı ve gönüllü çabaları gücü gözden kaçırılmamalı; aksine kabul edilmeli, değerlendirilmeli ve büyütülmelidir.
Türkiye’de halen gönüllülerin haklarını koruyan ve gönüllü haklarının çerçevesini belirleyen, gönüllü katılımı ve yönetimi konusunda yasal dayanak veya mevzuat bulunmuyor.
Haklarımızı korumak ve haklarımızı elde etmek için sorumlulukları üstlenmek ve üstlendiğimiz sorumlulukları bölüşerek güçlenmemiz gerekiyor. Yarınlar “ben” değil “biz” diyenlerin eseri olacaktır.