Eskiden gazetelerde dert dinleyen romantik ablalar vardı, ilginç ve komik olan ise aslında bu ablaların hepsinin erkek olmasıydı. Ülke ve toplum olarak artık bu romantik ablaları dinlemektense ciddi faaliyetler içinde olmamız gerekmektedir. Rahmetli Merhum Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’in çok beğendiğim bir sözü vardır “Hele bazı konular vardır ki çok önemlidir, kimse dokunamaz onlara! Meselâ memleketin harbe girmesi, meselâ devletin iflâs etmesi, meselâ fiyatların yükselmesi, meselâ paranın düşmesi, meselâ bir yabancı devletin bize hakaret etmesi, meselâ dış siyaset, meselâ iç siyaset, memleketteki asayiş, dışarıdaki itibar, Anayasa, kanunlar, seçim sistemleri... Bize ne bunlardan?”
Anayasa bizim canımızı, malımızı ve haklarımızı korumak için var. Bizlere daha iyi bir yaşamı sunacak yasaları çıkarsınlar diye, milletvekillerini seçip Meclise biz yolluyoruz. Devleti yönetenlere kullandıkları gücü ve parayı biz veriyoruz. Peki, herkesin işini dosdoğru yaptığından emin miyiz? İşler yürürken en önce bizim çıkarımızın kollandığını nasıl bilebiliriz?
Medya dördüncü kuvvettir çünkü dünyayı anlama biçimimizi değiştirir. Doğru bilgiye sahip değilsek, denetleyemeyiz. Medya hükümet, siyasi partiler ya da kamu kurumları hakkında bilgi ve haber üretir. Böylece devleti yönetenlere verdiğimiz yetkilerin kimler yararına kullanıldığını ölçmüş oluruz. Bu aynı zamanda yönetime katılmak demektir. Özellikle yerel gazete ve televizyonlara sahip çıkmak çok şeyi değiştirir. Çünkü yaşadığımız ilin, ilçenin, köyün, mahallenin sorunlarını en iyi onlar dile getirir. Yerel medyayı takip edip, gerçekten tarafsız ve doğru bilgi verip vermediklerini sorgulamak önemlidir. Hatta gerektiğinde onlara haber kaynağı bile olabiliriz. Yaşadığımız yerin sorunlarını iletip haber olmasını ve daha çok duyulmasını sağlayabiliriz. Böylece çözüm için katkı sunmuş oluruz.
Yağmur yüzünden kanalizasyon mu taştı? Birilerinin sokak hayvanlarına zarar verdiğini mi fark ettiniz? Acaba önce muhtara mı söyleseniz? Neden mi? Çünkü muhtar yalnızca seçmen kâğıdınızı saklamak ya da ikametgâh ilmühaberi dağıtmakla sorumlu değil. Sizi dinlemek, sorununuzu kayıt altına almak, elinden geliyorsa bilgi vermek ve ilgili makamlarla görüşüp çözüm bulunmasına aracı olmak da onun görevi.
Yerel yönetim, merkezi yönetim ile vatandaşlar arasındaki köprü gibidir: Merkezde toplanan gücü daha küçük birimlere dağıtır. Böylece devlet hantallaşmadan çalışır, vatandaş devlete yakınlaşır, hizmetler ihtiyaçlara daha iyi cevap verir, yönetim daha kolay denetlenir. Yerel yönetimleri güçlendirmek için vatandaşlar olarak sorumluluk alabiliriz. Nereden, nasıl başlamalı? Örneğin derdimizin çaresini, kilometrelerce uzaktaki bakanlıktan sormak yerine, yanı başımızdaki belediyeden sorabiliriz. Böylece, gerçek ihtiyaçlarımıza hitap eden hizmetin üretilmesini sağlarız. Belediye Meclis toplantılarına katılıp icraatları takip edebilir, sivil toplum olarak sokağımızdaki kırık kaldırımı kent konseylerinde gündeme taşıyabiliriz. Bütün bu adımlar küçük gibi görünebilir ama ülkeyi kalkındırmak için önce mahallede sorumluluk almak gerekir.
İtfaiye teşkilatı, yangın olmadığı zaman ne yapıyor? 2017 yılında Ankara iline ne kadar ödenek ayrıldı? Bala’da afet riski taşıyan binaların tespiti yapıldı mı? Muhatabınız ister belediye olsun, ister valilik isterse de bakanlık; hepsi, devletin gücünü ve kaynaklarını nasıl kullandıklarını açıklamakla yükümlü. Böylece herkes hesap vereceğini bilerek çalışmalı, yönetim açık olmalı. İşte bunu sağlayan bilgi edinme hakkı. İster telefonla ve postayla, ister internet üzerinden ya da şahsen başvurun, bilgi edinme hakkınıza sahip çıkın; soru sorun, belge isteyin, bilgi talep edin.
Üşenme, boş verme! Başka vatandaşlarla iletişim içinde olmak bizleri, hem vatandaş hem de insan olarak güçlü ve güvende hissettirir. İşe mahallede başlayabiliriz; komşularla tanışıp ortak ihtiyaçlarımızı konuşabilir, ortak çözümler için tartışabiliriz.
Akıllarına Getir! Belki de yaşadığınız ilin valiliği mahalle toplantıları gerçekleştiriyordur. Mahallelinin sorun ve taleplerini birlikte konuşup, onların önerilerini alıyor; yeni projelerin tanıtımını yapıyordur. Böyle toplantılar yoksa bile yapılmasını önerip akıllarına getiremez miyiz?
Oku, haberdar kal! Hükümetin eylem planı, belediyenin faaliyet bülteni, sağlık müdürlüğünün performans raporu ya da gümrük bakanlığının stratejik planı... Okumak sıkıcı olabilir ama “bilmek”, yönetimde söz sahibi olabilmenin ilk şartı değil mi?
Tanış! Oy verdiğiniz belediyenin meclis üyeleri kim, il genel meclisini kimler çalıştırıyor? Yaşadığınız şehirden hangi milletvekilleri seçildi, şehre hangi sıklıkta geliyor? Bizleri yönetenlerle aramızda ne kadar güçlü bir ilişki olursa, yönetimdeki sözümüz de o kadar güçlenir. Bu ilişkiyi başlatan neden biz olmayalım?