15 Temmuz darbe girişiminin üzerinde henüz üç ay geçmiş. İşe son vermeler, gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalar bütün hızıyla devam ederken. Yeni bir darbe girişiminden söz edilmeyen gün yokken.
Tüm Türkiye'de OHAL ilan edilmiş olağan üstü hal varken
Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'yi yatırım yapılabilir ülke olmaktan çıkarıyor.
PKK başta olmak üzere bilumum terör örgütleri IŞİD ve FETÖ'cü unsurlar kapasitelerini son haddine kadar kullanarak ülkenin ekonomisine, huzuruna ve barışına suikast düzenlerken.
Suriye’de ve Irak’ta filen sınır ötesi operasyonlarla savaş halindeyken,
Türkiye, şehit haberi gelmediği günlere hasret kalmış durumdayken. Ülkenin her yanından adeta kan sızıyorken,
ABD açıkça Türkiye'ye karşı Suriye'de PYD'yi silahlandırmaya ve onunla iş birliğine devam ediyor olmasına rağmen.
İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, almış başını giderken. Can güvenliği kalmamış, her yerde patlamalar, canlı bombalar kol gezerken;
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın makamının 'tarafsızlığına gölge düşürdüğünü', fiili durum yarattığını ve anayasal sınırlara çekilmesi gerektiği eleştirisini yaparken çözüm olarak;
AKP ye,“Anayasa'da ne gibi bir değişiklik düşünüyorlarsa bunu ağızlarına sakız edip her tarafta konuşacakları yerde, TBMM'ye getirmelidirler. Referandum yoluyla bu ancak mümkün olabilir. Onun için de 317 milletvekilinin 330'a tamamlanması lâzım” diyerek
AKP’nin yıllardır beklediği pası verdi. Başkanlık tartışmasının fitilini ateşledi. AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun süredir dile getirdiği başkanlık sistemi tartışmaları darbe girişimi nedeniyle bir süre sekteye uğrasa da yeniden gündeme geldi
AKP Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, 2017 başında halk oylamasının mümkün olduğunu söyledi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise daha ileri giderek 2017 başlarında başkanlık sistemine geçileceğini duyurdu. Son olarak 19 Ekim günü bir TV programında konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise Ocak ayında teklifin mecliste görüşülebileceğini, Nisan’da referanduma gidilebileceğini söyledi.
AKP medyasında “Erdoğan Başkan” başlıklı “müjdeli” yazılar yayımlanmaya başladı. Erdoğan hâlihazırda seçim turlarına başlamış; mitingler, buluşmalar, esnaf gezmeleri tertiplenmiş; tüm ekranlar 7 gün 24 saat Erdoğan’a kilitlenmiş durumda.
Başbakan Bin Ali;” Aslında başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır. Önceden ihtimal olarak konuşuluyordu ancak önemi pek bilinmiyordu. Farklı farklı spekülasyonlar yapılıyor. Öyle olmadığını 15 Temmuz gecesi gördük” dedi.
Korkut Boratav; "Kendileri nasıl adlandırırlarsa adlandırsınlar, Erdoğan ve AKP’nin nihai hedefi benim İslamcı faşizm dediğim bir rejime geçiştir. Başkanlık sistemi bu dönüşümü kolaylaştıracak; hatta diğer koşullar da istedikleri doğrultuda gelişirse, faşizme geçişin kritik adımı olacaktır.” Diyor
Enver Aysever “RTE bir an önce Mustafa Kemal adı çevresinde olan her kavramı, kurumu yok etmek ve sonucunda tek adamlığını ilan ederken İslam devletinin de adını koymak istiyor. Mesele ürkütücüdür. Boyutları akıl dışıdır.” Diyor.
Merdan Yanardağ; Kökten bir rejim tartışmasıdır. Türkiye'nin 1908 ve 1923 tarihsel uğraklarından geçerek izlediği rotanın değiştirilmesi, bütün kurumlarıyla yeni bir sistemin kurulması tartışmasıdır.
Bu anlamda AKP sıradan bir merkez sağ ya da muhafazakâr parti değil, siyasal İslamcı bir partidir. Aydınlanma ve modernite karşıtı, pre-modern bir siyasal oluşumdur. Ortaçağ değerlerine yaslanan, Emevi İslamcılığını güncellemeye çalışan rejim karşıtı bir siyasal harekettir.”diyor.
Tansel Çölaşan;”ADD, Halka bir algı operasyonu ile ister “Türk tipi başkanlık”, ister “partili cumhurbaşkanlığı” adı altında dayatılsın bu yeni anayasanın Cumhuriyet'e karşı kurulmuş tuzak olduğunu anlatmayı, onları tuzağa karşı uyarmayı görev biliyor.”dedi
Bugün İslam'a demokrasiyi armağan eden Kemalist Cumhuriyet, iç ve dış güçlerin işbirliği ile yıkılmak isteniyor. Egemen güçler ve onların yerli maşaları Kemalist devrimin tüm insanlık için barış dolu, mutluluk getiren bir reçete olduğunu halktan gizlemek istiyorlar. Cehalet ve din kavgaları ile mazlum ülkeleri ezip sömürüyorlar.
Son yıllarda Türkiye’de, ABD’de ve Avrupa Birliği’nde olup biteni, söylenenleri, söylenmeyenleri, tüm parçaları yan yana koyunca görülen o ki; Türkiye’nin sınırlarının önce genişleyeceği sonra da daralacağı, bildiğimiz Türkiye Cumhuriyetini ismi ile sınırları ile ve mevcut idari yapısı ile sona erdirecek endişesini yaratan biri tablo ortaya çıkmaktadır
Anayasa tartışmaları Türk Milletine kurulmuş emperyalist bir tuzaktır. Türkiye Cumhuriyeti; tarihinin en kritik günlerini yaşamaktadır. Halkımızın gündeminde olmadığı halde mevcut iktidar. Bugün Ülkemizi, içine düşürüldüğü kaos ortamından kurtaracak bir formülmüş gibi dayatılan “ yeni Anayasa” ve bu yolla getirilmek istenen Başkanlık sistemi aslında Cumhuriyet’imize yönelik bir saldırı, bir tuzaktır.