1 Kasım seçimlerinde AKP’nin yaptığı propagandayı hatırlayalım, sanki 13 yıldır ülkeyi tek başına AKP yönetmemiş gibi “Ya istikrar ya kaos” dayatması yaptı.
Halkımızın bir bölümü, birden bire PKK terör olaylarını artırması sonucu 7 Haziran’daki tercihini değiştirerek istikrar için oy verdi, ama kaosla yüz yüze geldi.
Ülkenin bir bölümü kan gölüne döndü. İlçeler, sokaklar harabe, Binalar yıkık dökük, her tarafta mermi ve roket delikleri, İç savaşta perişan olmuş Suriye kentleri gibi İnsanlar kaçıyor.
Şehit cenazeleri; Birinin cenazesi kaldırılırken, üçünün Türk Bayrağı’na sarılı tabutu geliyor, Her gün gelen şehit cenazeleri Türkiye’de hayatın olağan akışı oldu
TV kanallarında görüyoruz, askerler evlerin köşesini siper etmiş, tanklar sokaklarda dolaşıyor. Başınızı başka tarafa çevirdiğinizde Ege’de Kaçak göçmenler umuda yolculuğa çıkanların faciaları,
Diğer yanda Rusya, Kar maskeli özel kuvvetler Türk sermayeli bankaları basıyorlar, Putin’den her gün yeni bir tehdit işitiyoruz.
Güvendiğimiz dağlara kar yağmaya devam ediyor. Arap Birliği Türkiye’ye sırtını çevirdi. Katar bile Arap Birliği’nin Türkiye’yi suçladığı karara katıldı.
Şimdi Kürt Yönetiminin başı Barzani kırmızı halı sererek karşılanıyor; dün İstanbul’a gelen Başbakan Neçirvan Barzani ise Başbakan tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda, Tayyip Bey tarafından da Yıldız Sarayı’nda ağırlanıyor!
Rusya, Esad ve PKK ile müttefik oldu, başımıza yeni dertler açma planları yapıyor.
ABD ile AB’den itirazlar gelmeye başladı. Ülkenin bir bölgesindeki sokağa çıkma yasakları, operasyon yapılan ilçelerden devam eden göçler, ABD ile AB’nin uyarılar yapmasına yol açıtı.
Telkinler (talimatlar) başladı: “PKK ile masaya oturun” ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, “Türk Hükümetiyle PKK arasında politik bir süreç başlatılmasını umuyoruz” dedi. Alman Dışişleri Bakanı Steirmaier de; “Açılım sürecinin yeniden başlatılmaması bölge açısından ölümcül sonuçlar doğurabilir” demişti.
Eski Büyükelçi Onur Öymen ise “Bu konuda görüş belirtenlerin bugüne kadar “PKK kayıtsız şartsız silahları bırakmalı, Türk adaletine teslim olmalı dediklerini duymadık” diyor.
Hamas aşkı yüzünden “van minüt” çekmeyle başladı, “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye zirveye çıktı! Mavi Marmara baskını ise, İsrail’i “düşman devlet” yapmıştı. Yetmedi, “Terörist devlet” oldu. Elçiler çekildi!
Bugün bir bakıyoruz, İsrail “dost devlet” oluvermiş. AKP Sözcüsü Ömer Çelik lafı eğip bükmeden gayet net bir biçimde açıkladı: “İsrail devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur” dedi.
Türkiye’yi etnik, mezhepsel ve cinsiyetçi temelde bölmeyi anlatan 14 maddelik bildirgeyi DTK Eş Başkanı Hatip Dicle açıkladı. Dicle, önce terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını istedi. “Türkiye’de özerk bölgeler kurulsun… Anayasa değişsin ve bölgesel Meclisler ilan edilsin. Kürtçe resmi dil olsun…”
Dört bir tarafımız kuşatılmış, içer dedende kazan kaynatılmaya odun atılmaya devam ediliyor AKP ve hükümet seyrediyor.
Hatta bakın geçenlerde, Tayyip Bey bir “garibanın” Boğaz Köprüsü’nden intiharını önledi. İnsanın gözleri yaşarıyor. Yani o tesadüf olmasaydı, adamcağız Boğaz’ın soğuk sularında kaybolup gidecekti.
Fakat tesadüfe bakınız ki, adam tam korkulukların arkasına geçmiş kendini atacakken, Tayyip Bey’in konvoyu oradan geçiyor, hemen müdahale ediyorlar, başta danışmanı koşuyor. Adamı çekip alıyorlar, Tayyip Bey’in elini öptürüyorlar, intihardan vaz geçiriyorlar.
Yine şu tesadüfe bakınız ki adam Tayyip Bey ve AKP hayranı çıkıyor… Sosyal medyada masa başında Osmanlı arması önünde çektirdiği fotoğraf ile seçim pusulasında AKP yuvarlağına bastığı “Evet” mührü fotoğrafını paylaştığı ortaya çıkıyor. Tesadüf
Bizi yönetenlerin ne kadar duyarlı olduğunu görüyorsunuz. Böyle bir ülkede istikrar mı var, yoksa kaos mu var siz karar verin