Sandıklar açıldıktan iki saat sonra seçim sonuçlarının neredeyse yüzde yüze yakın bir biçimde ilan edildiği bir seçime her zaman kuşku ile bakmak gerekir…
Bu ülkede muhtarlık seçimlerinden bile daha erken genel seçim sonuçları açıklanıyorsa ‘bunda bir iş var’ deme hakkını her zaman kendimizde bulmak gerekir diye düşünüyorum…
Dünyanın hiçbir ülkesinde iktidar partisinin oy oranlarında, anket sonuçlarıyla seçim sonuçları arasında yüzde 10’a yakın bir fark olmasının normal karşılanmayacağı aşikârdır…
Bu olağanüstü çarpık anket sonuçları istatistik bilimini dahi sorgulayacak bir mahiyet arz ederken ‘olur böyle şeyler’ diyemeyiz…
Bütün bunlara rağmen AKP’nin birinci parti olduğu kesin. Vatandaşın neden Ak Parti’ye yöneldiği ciddi araştırmalarla ortaya konulabilir…
Bu seçimde bir birine zıt kutuplar olan MHP ve PKK’nın atığı her adım, Ak Parti’nin oyunu artırdı demek mümkün…
Biri kan dökerek, diğeri ‘milliyetçi oylara atılan çengel’e seyirci kalarak AKP’nin oyunu patlattı.
“Meclis başkanlığını kendi elleriyle AKP’ye hediye eden MHP’nin AKP çizgisinden farkı ne?” diye sorguladı seçmen.
MHP’nin yüzde 5’e yakın oyunun Ak Parti’ye akmasının sebebi seçmenin gözünde çizilen Ak Parti ile MHP aynı çizgide olduğu mesajı çok etkili oldu.
HDP seçmenini ise ‘kan ve şiddet’ ile korkutma politikası sonuç verdi. HDP ve MHP oyları Ak Parti’ye aktı.
Buna rağmen yüzde 49’luk sonucu normal karşılamadığımı “Karaman’ın koyunu sonra çıkar OY’unu” diyerek günün birinde gerçeklerin ortaya çıkacağına inanıyorum.
* * * * *
7 Haziran’dan 1 Kasım’a beş aylık süreç, hukuk devleti, demokrasi, temel hak ve özgürlükler...
Bu süreç içinde azgınlaşan terör...
Şöyle oturup düşündüğümüzde Türkiye’nin 1980’den bugüne doğru uzanan siyasal çizgisi, 90’lı ve 2000’li yıllar...
Yaşadığımız toprakların kanla sulandığı gerçeğini nedense hiçbir zaman göremedik...
Görenler, bir süre sonra gerçeklerin üzerini örttüler, hayatı yaşanır hale getiren özgürlükleri budadılar.
Kana kan intikam duyguları gittikçe ivme kazandı, düşmanlık kinle, intikamla bir hayli yol aldı.
Demokrasiyi amaç değil araç görenler; hayata katmak isteyenlerin, anlatanların, sesini soluğunu kestiler.
Can kıyıcılık, kurşunlamalar, bombalı tuzaklar!
İnsanların ayakta kalması, yaşaması, hukuk devletine güvenmesi...
Peki, biz hayata tutunmak için kime güveneceğiz?
Sınır tanımayan, baskı, tehdit!
Anayasal sorumluluk içinde kalması gerekenler...
Ülkeyi yöneten yönetmeyenler, iktidarda olanlar olmayanlar.
7 Haziran seçimlerinde milletin iradesini görmezden gelenlerin kısır çekişmeleri...
MHP’nin terörü lanetleme adına HDP’yi yok sayması...
CHP, MHP, HDP’nin bir yeni seçimde neler olacağını bilememesi.
Gerçekten Türkiye’yi çok zor dönem bekliyor...