Herkes “timsah gözyaşları” deyimini duymuştur. Bu deyim, ağlayan kişinin aslında vicdan azabında samimi olmadığı, üzüntüsünün hakiki olmadığı ya da basitçe sempati elde etmek için gözyaşı döktüğü anlamına gelir. (Tayyip, Arınç, bakanlar, bazı milletvekilleri sık sık meydanlarda ağlama moduna girer, gözyaşı dökerler ya !)
“Timsah, suyun kenarında ya da yamaçta bir insana, hayvana rastladığında onu oracıkta katledip üzerine gözyaşı döker, en sonunda da yutar”
Timsahlar avlarını öldürüp yemek için ağızlarını açtıklarında çene kaslarının açılırken yaptığı basınçla gözlerinden yaş geliyormuş. Gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle hiçbir ilgisi yoktur. Timsahın bu SAHTE GÖZYAŞLARI hayatımıza bir terim olarak girmiş bulunuyor.
Altı yıl önce terörün sona erdirilmesi ve analar ağlamasın sloganıyla ilk önce "Kürt Açılımı" adıyla başlatılan ve daha sonra da "Çözüm Süreci" denilen terör örgütünü yasallaştırma faaliyeti bugün Çözülme Sürecine doğru hızla ilerlemektedir.
Terörle mücadelenin teröristlerle pazarlık olamayacağı anlaşılamadı. Bugün gelinen noktada verilen tavizler ve PKK'nın faaliyetlerine göz yumulması sonucunda analar eskisinden daha fazla ağlar konuma geldi.
"Çatışmasızlık dönemini fırsat bilen terör örgütünün şehir merkezlerinde yapılanmaya gittiği, PKK kamplarında eğitim alan, dağ kadrosu içinde bulunan birçok militanının şehirlere yerleşerek (YDG-H) adı altında örgütlendiğine” değinilen devlet raporunda
Polis teşkilatı gibi bir yapılanmaya giderek asayiş ekibi, istihbarat birimleri kurarak, kontrol ettikleri bölgelerde denetimler yaptığı, sözde mahkemeler kurarak yargılamalara gittiği, yol kesip, kimlik kontrolleri yaparak sözde asayişi sağladığı, vatandaşı baskı altına alarak anlaşamama durumunda güvenlik birimlerine değil de kendilerine başvurmaları yönünde çalışma ve faaliyet yürüttükleri,
İstihbarat toplayıp, kamu personeli, güvenlik güçleri ile kendileriyle aynı görüş ve düşüncede olmayanlarla ilgili fişleme çalışması yürüttükleri, bu kişilerin hedef seçildiği, saldırı hedeflerinde olan noktalar (valilik, kaymakamlık, emniyet müdürlükleri, polis merkezleri, askeri noktalar) ile ilgili keşif çalışması yaptıkları ve bununla ilgili çalışma yürüttükleri" belirtiliyor
AKP 13 yıldır tek başına iktidarda. Türkiye’yi Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu liderliğinde yönetiyorlar. İktidara geldikleri 2002 de terör sıfırlanmış, terör örgütü PKK’nın lideri idama mahkûm olmuştu.
13 yılda terörün geldiği noktayı görüyoruz, fuhuş %1680,uyuşturucu kullanımı %1700, Çocuk istismarı %697, Boşanma %38, Yolsuzluk %200, işsizlik %15 artığı söyleniyor.
Güneydoğu’da Asker PKK takibine çıkmadı. Polis, PKK yakalamayı bıraktı. Asker, sadece kendini koruyabilirse, polis sadece ölmeden kalabilirse bunu başarı sayacak noktaya getirildi.
Köye ambulans gidiyor, PKK ambulansa el koyuyor. PKK mahkeme kuruyor. PKK vergi topluyor. PKK asker topluyor. Belediyeler PKK emrinde. Hastaneler PKK kontrolünde. Bütün bunlara olurken devleti yönetenler seyrediyor.
Bütün bunlar olurken bu iki lider; “barış sürecindeyiz, analar ağlamasın, seçim ortamında şehit cenazeleri gelmesin” diyordu.
Bu PKK, 7 Haziran’dan önce yok muydu? Niye 7 Haziran’dan önce hiç saldırmadı? Niçin 7 Haziran’dan önce ne asker, ne polisten şehit haberleri hiç gelmiyordu? Eğer, HDP, barajı aşıp Meclis’e 80 milletvekili sokarak, Tayyip Erdoğan’ın hesaplarını bozmasaydı, AKP, diyelim onun istediği gibi 400 milletvekili çıkartsaydı, bu olanlar olur muydu?
CHP açıklamasında” Kaçak Sarayın vesayeti altında olduğu anlaşılan AKP, Türkiye'yi hükümetsiz bırakmak, içinde bulunduğu ateş çemberinde ülkemize bir yıl daha kaybettirmek pahasına bir inat seçimine gitme kararı almıştır. Yaşadığımız kaosun, şiddetin ve terörün arkasında bu inat bulunmaktadır. Diyor.
MHP lideri Bahçeli, “AKP-PKK hükümetinin başına iliştirilen Davutoğlu’nun, terörist saldırılar sürerken şehit evladıyla tribünlerde sevinç gösterisinde bulunması da tam bir kâbustur” dedi. Türkiye’nin stratejik bir “gerileme” patikasına, önü alınamaz bir “çöküş” kulvarına sıkıştığını savunan Bahçeli şunları kaydetti: “Şehitlerimizin vebali, analarının ah ve feryatları AKP’nin ve kaçak sarayın omuzlarındadır. Diyor.
R. Tayyip Erdoğan "Önümüzde 1 Kasım. İşte bu 1 Kasım'da âdeta bir milât olsun yeniden doğuş olsun. Bu terörü gelin toprağa gömelim diyorum." Diyor, İstanbul’da da çoğunluk elinde bayrak yeni bir “kardeşiz” yürüyüşü daha yapacak. Bu yürüyüşe Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu TBMM başkanı da katılacakmış, sormazlar mı hangi yüzle diye?
Muharrem ince yaptığı açıklamada;“2002 senesinde terör sıfır noktasındaydı. Bugün her gün şehit haberi alıyoruz. Öcalan’la açılım yapanlar bu işleri çözemezler. Habur’da terörist karşılama törenleri düzenleyenler, çadır mahkemesi kuranlar, devletin itibarını ayaklar altına alanlar, muhalefeti terör konusunda yanlış yapmakla suçluyor.
PKK’nın tanıklığında Genel Kurmay Başkanı’nı yargıladılar. PKK tanıktı, Genel Kurmay Başkanı sanık oldu. Bu noktada terörü görmeyenler, yargıyı iktidarın sopası haline getirenler, kendilerine muhalif olan herkesi terörist zannedenler şimdi miting düzenliyor. Bunlar hiç inandırıcı değil” dedi
Artan terörün, akan kanların, yitirilen fidanların müsebbibi olanlar ve bu sorunu çözme makamında bulunanların; terörü bitirmeye çalışmak yerine, terörü lanetleme mitingi yapması ve güzel insanımızın buna inanması ne garip...
Eyyy Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan... Sizin deyiminizle terörü lanetlemeyi "sizden öğrenecek değiliz..."
Terörü vatandaş olarak biz lanetleriz, siz işinizi yapın ve terörü bitirin
TSK 290 KEZ PKK'YA OPERASYON İZNİ İSTEMİŞ
AKP 281 KEZ REDDETMİŞ!( valileri aracılığıyla) .Bunlar timsah gözyaşları değil de nedir sizce?