Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
İsmail Tezgel
Köşe Yazarı
İsmail Tezgel
 

Bir Eğitim Devrimcisi; İsmail Hakkı Tonguç

Türkiye’de gerçekleştirilen ve bugüne değin ilk ve tek özgün eğitim deneyimi olarak kalan Köy Enstitüleri üzerine geniş bir literatür oluşmasına karşın bu tasarımın mimarı İsmail Hakkı Tonguç, Kendi ülkesinde bile değeri yeterince kavranamamış Unutturulmaya çalışılan Eğitim devrimcisidir. Dolayısıyla Tonguç’un yaşamı ve entelektüel kişiliği üzerine yeterince bilgi sahibi olmadan Köy Enstitülerine dair yapılan yorumlar eksik olmanın ötesinde yanlış olmaya mahkûmdur. İsmail Hakkı Tonguç ; , bugünkü Bulgaristan'ın Silistre iline bağlı Totrakan ilçesinin bugünkü adı Sokol olan Tatar Atmaca köyünde 1893 yılında dünyaya gelmiş, eğitim tarihimizde yoksul halk çocukları için “Eğitim Hakkı” kavramını özgün Köy Enstitüleri eğitim sistemiyle dağarcığımıza katan bir eğitim devrimcisidir.  Mustafa Necati döneminde Cumhuriyet Eğitim Devrimi arayışlarına katılır. Tonguç;  Ders Araç Gereçleri ve Okul Müzesi Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü kuruculuğu, İlköğretim Genel Müdürlüğü ve sırasıyla Köy Eğitmen Kursu, Köy Öğretmen Okulu ve Köy Enstitüleri tasarımının kuramı ve uygulamalardaki büyük emeği ile eğitim tarihimizde onurlu yerini alır. İsmail Hakkı Tonguç;  düşün dünyamızdaki arayışlarda eşitlikçi, pozitif ayrımcı, demokratik, laik-bilimsel, üretici eğitim kavramlarının anımsattığı ilk isimdir.  Bugün çağdaş öğrenme kuramlarının tüm izleri aydınlık Köy Enstitüleri deneyiminde görülebilmektedir.         Orta öğretimde ilk yatılı karma eğitimin, bireyi dönüştüren, özgürleştiren ve zenginleştiren sanat eğitiminin,  çevre ve doğa duyarlıklı okul kavramının, eğitimin toplumu içten canlandıracak bir değişim, dönüşüm projesi olarak algılamanın merkezinde temel bir referanstır… 3 Ağustos 1935'te Köy Enstitülerini kurmasına yarayacak İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine vekaleten getirildi. Dönemin Kültür Bakanı Saffet Arıkan'a, Köy Enstitülerinin temelini oluşturacak bir rapor sundu. 1936'da Kayseri, Çorum ve Yozgat illerini kapsayan bir geziyle, buralarda eğitmen kurslarının açılabilirliğini araştırdı. Temmuz 1936'da da Köy Enstitüleri'nin modeli sayılan ilk Eğitmen Kursu'nu Eskişehir iline bağlı Mahmudiye'de açtı. Atatürk'ün desteği ile o dönem Türkiye'deki okuryazar oranı %10'dan az olduğundan, okuryazar sayısını artırmak için eğitmen kurslarında altı aylık bir eğitimle, askerliğini okuma yazma bilen çavuş olarak yapmış gençler eğitmen olarak yetiştirildi ve köylerine eğitmen olarak gönderildi. 1937'de Köy Eğitmenleri Yasası çıktıktan sonra, İzmir'de Kızılçullu'da (bugünkü Şirinyer), Eskişehir Çifteler'de ilk köy öğretmen okulları açıldı. 1938'de ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan'da, Macaristan'da ve Almanya'da bulundu. 28 Aralık 1938'de Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra, vekaleten yürüttüğü İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı. 17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılmaya başlayan enstitülerle çok yakından ilgilendi. 1946'da görevden alınışına kadar, enstitüler için canla başla çalıştı "Köylüye bir şey öğretebilmek için, ondan birçok şey öğrenmeli." diyen Tonguç, 1938’de sorunun çözümünü şöyle açıklar: “Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver (aydın) insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını anlayamayız. Köyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük alimler, artistler değil kahramanlar anlayacaklar, sonra alimlere ve sanatkârlara anlatacaklardır. Türk köyü, daha belki yirmi beş yıl alim değil, kahraman isteyecektir. Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gözüne ilaç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç haline getirmek; ulemanın (alimin) işi değil, kahraman teknisyenler ordusunun işidir. O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştirmeğe mahkum. Bütün felaketlere katlanarak, ıstırabı zehir gibi yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacağız. Bu seslerden ürkmeden onları dinlemek lazımdır. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygı ile karşılamak gerekir. Ülke gerçeklerini, Anadolu’da on bin köyünü dolaşarak, gözlemlerle ve araştırmalarla çok iyi analiz eden Tonguç, eğitim konularında yüzlerce makale yayımlamış, “Canlandırılacak Köy”, “Köyde Eğitim” “İlköğretim Kavramı” gibi kitaplar yazmış, eğitime yeni açılımlar getirmiştir. Eğitimde devrimin hangi koşullarda gerçekleşebileceğini bilen Tonguç, İsviçre Pedagoji Ansiklopedisinde adı geçen tek Türk eğitimcidir. Tonguç, Köy Enstitülerine gelen 17 bin yoksul köy çocuğunun “Tonguç Babası”dır. Tonguç, Türk halkının büyük bir çoğunluğunun yaşadığı köyleri içeriden canlandırmak; çağdaş, özgür ve aydınlık bir Türkiye yaratma ideali için gecesini gündüzüne katıp çalışan büyük bir eğitimcidir. İsmail Hakkı Tonguç, UNESCO’nun geri kalmış ülkelere önerdiği, ülkemiz koşullarına göre planlanmış ve kendine özgü ilkeleri, felsefesi ve uygulamaları bulunan Köy Enstitülerini kurmuş ve büyük aydınlanmayı başlatmıştır. “İş İçinde, İş aracılığıyla, İş için” ilkesiyle diğer okullardan farklı olan Köy Enstitüleri toprak ağaları yetkilerinin elinden gideceği korkusuna kapılan bürokratlar ve tarikat şeyhleri tarafından el birliğiyle kısa sürede kapatılmıştır. Tonguç halkına yaptığı büyük hizmetler karşılığında ödüllendirilmesi gerekirken, büyük haksızlıklara uğramış, yıllarca süründürülmüştür. 1946 yılından sonra büyük haksızlık ve karalamalara karşın hiç yılmadan, küsmeden eğitim konularında düşüncelerini söylemeyi yazmayı sürdürmüş, 23 Haziran 1960’da aramızdan ayrılmıştır. Onu hiç unutmadık ,unutturmamaya kararlıyız.
Ekleme Tarihi: 22 Haziran 2015 - Pazartesi

Bir Eğitim Devrimcisi; İsmail Hakkı Tonguç

Türkiye’de gerçekleştirilen ve bugüne değin ilk ve tek özgün eğitim deneyimi olarak kalan Köy Enstitüleri üzerine geniş bir literatür oluşmasına karşın bu tasarımın mimarı İsmail Hakkı Tonguç,

Kendi ülkesinde bile değeri yeterince kavranamamış Unutturulmaya çalışılan Eğitim devrimcisidir.

Dolayısıyla Tonguç’un yaşamı ve entelektüel kişiliği üzerine yeterince bilgi sahibi olmadan Köy Enstitülerine dair yapılan yorumlar eksik olmanın ötesinde yanlış olmaya mahkûmdur.

İsmail Hakkı Tonguç ; , bugünkü Bulgaristan'ın Silistre iline bağlı Totrakan ilçesinin bugünkü adı Sokol olan Tatar Atmaca köyünde 1893 yılında dünyaya gelmiş, eğitim tarihimizde yoksul halk çocukları için “Eğitim Hakkı” kavramını özgün Köy Enstitüleri eğitim sistemiyle dağarcığımıza katan bir eğitim devrimcisidir. 

Mustafa Necati döneminde Cumhuriyet Eğitim Devrimi arayışlarına katılır. Tonguç;  Ders Araç Gereçleri ve Okul Müzesi Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü kuruculuğu, İlköğretim Genel Müdürlüğü ve sırasıyla Köy Eğitmen Kursu, Köy Öğretmen Okulu ve Köy Enstitüleri tasarımının kuramı ve uygulamalardaki büyük emeği ile eğitim tarihimizde onurlu yerini alır.

İsmail Hakkı Tonguç;  düşün dünyamızdaki arayışlarda eşitlikçi, pozitif ayrımcı, demokratik, laik-bilimsel, üretici eğitim kavramlarının anımsattığı ilk isimdir.  Bugün çağdaş öğrenme kuramlarının tüm izleri aydınlık Köy Enstitüleri deneyiminde görülebilmektedir.        

Orta öğretimde ilk yatılı karma eğitimin, bireyi dönüştüren, özgürleştiren ve zenginleştiren sanat eğitiminin,  çevre ve doğa duyarlıklı okul kavramının, eğitimin toplumu içten canlandıracak bir değişim, dönüşüm projesi olarak algılamanın merkezinde temel bir referanstır…

3 Ağustos 1935'te Köy Enstitülerini kurmasına yarayacak İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine vekaleten getirildi. Dönemin Kültür Bakanı Saffet Arıkan'a, Köy Enstitülerinin temelini oluşturacak bir rapor sundu.

1936'da Kayseri, Çorum ve Yozgat illerini kapsayan bir geziyle, buralarda eğitmen kurslarının açılabilirliğini araştırdı. Temmuz 1936'da da Köy Enstitüleri'nin modeli sayılan ilk Eğitmen Kursu'nu Eskişehir iline bağlı Mahmudiye'de açtı.

Atatürk'ün desteği ile o dönem Türkiye'deki okuryazar oranı %10'dan az olduğundan, okuryazar sayısını artırmak için eğitmen kurslarında altı aylık bir eğitimle, askerliğini okuma yazma bilen çavuş olarak yapmış gençler eğitmen olarak yetiştirildi ve köylerine eğitmen olarak gönderildi.

1937'de Köy Eğitmenleri Yasası çıktıktan sonra, İzmir'de Kızılçullu'da (bugünkü Şirinyer), Eskişehir Çifteler'de ilk köy öğretmen okulları açıldı. 1938'de ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan'da, Macaristan'da ve Almanya'da bulundu. 28 Aralık 1938'de Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra, vekaleten yürüttüğü İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı.

17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılmaya başlayan enstitülerle çok yakından ilgilendi. 1946'da görevden alınışına kadar, enstitüler için canla başla çalıştı

"Köylüye bir şey öğretebilmek için, ondan birçok şey öğrenmeli." diyen Tonguç, 1938’de sorunun çözümünü şöyle açıklar:

“Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver (aydın) insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını anlayamayız. Köyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır.

Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük alimler, artistler değil kahramanlar anlayacaklar, sonra alimlere ve sanatkârlara anlatacaklardır. Türk köyü, daha belki yirmi beş yıl alim değil, kahraman isteyecektir.

Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gözüne ilaç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç haline getirmek; ulemanın (alimin) işi değil, kahraman teknisyenler ordusunun işidir.

O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştirmeğe mahkum. Bütün felaketlere katlanarak, ıstırabı zehir gibi yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacağız. Bu seslerden ürkmeden onları dinlemek lazımdır. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygı ile karşılamak gerekir.

Ülke gerçeklerini, Anadolu’da on bin köyünü dolaşarak, gözlemlerle ve araştırmalarla çok iyi analiz eden Tonguç, eğitim konularında yüzlerce makale yayımlamış, “Canlandırılacak Köy”, “Köyde Eğitim” “İlköğretim Kavramı” gibi kitaplar yazmış, eğitime yeni açılımlar getirmiştir.

Eğitimde devrimin hangi koşullarda gerçekleşebileceğini bilen Tonguç, İsviçre Pedagoji Ansiklopedisinde adı geçen tek Türk eğitimcidir. Tonguç, Köy Enstitülerine gelen 17 bin yoksul köy çocuğunun “Tonguç Babası”dır.

Tonguç, Türk halkının büyük bir çoğunluğunun yaşadığı köyleri içeriden canlandırmak; çağdaş, özgür ve aydınlık bir Türkiye yaratma ideali için gecesini gündüzüne katıp çalışan büyük bir eğitimcidir.

İsmail Hakkı Tonguç, UNESCO’nun geri kalmış ülkelere önerdiği, ülkemiz koşullarına göre planlanmış ve kendine özgü ilkeleri, felsefesi ve uygulamaları bulunan Köy Enstitülerini kurmuş ve büyük aydınlanmayı başlatmıştır. “İş İçinde, İş aracılığıyla, İş için” ilkesiyle diğer okullardan farklı olan Köy Enstitüleri toprak ağaları yetkilerinin elinden gideceği korkusuna kapılan bürokratlar ve tarikat şeyhleri tarafından el birliğiyle kısa sürede kapatılmıştır.

Tonguç halkına yaptığı büyük hizmetler karşılığında ödüllendirilmesi gerekirken, büyük haksızlıklara uğramış, yıllarca süründürülmüştür. 1946 yılından sonra büyük haksızlık ve karalamalara karşın hiç yılmadan, küsmeden eğitim konularında düşüncelerini söylemeyi yazmayı sürdürmüş, 23 Haziran 1960’da aramızdan ayrılmıştır. Onu hiç unutmadık ,unutturmamaya kararlıyız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.