16 Nisan Anayasa referandumunda Türk halkına neden evet denmesi gerektiğini, açıklayamıyorlar ,evet dendiğinde nelerin olacağını anlatmıyorlar ,toplumun hassas olduğu değerler üzerinden propaganda yapıyorlar.
Devlet Bahçeli; "Millet için 'evet'; devlet için 'evet'; Cumhuriyet için 'evet', Türklüğün bekası için 'evet' diyeceğiz" dedi. Oysa daha önceki yaptığı açıklamalarda
“Gidişat engellenmezse, Türkiye hızla parti devletine doğru ilerleyecek, başkanlık kılıfıyla otoriter bir yapı inşa edilecek, üniter yapı dağılarak federasyona sapacak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü imha olacaktır.”
‘AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk’ diyen milliyetsizlerin gayesi başkanlığa hizmettir. Öcalan’a özgürlük, PKK’ya genel af, özyönetim, demokratik konfederalizm diyen fitne lobisi başkanlık vaadiyle Erdoğan’dan her türlü tavizi koparmak için yıkım peronuna yanaşmışlardır. Çözülme diyenler başkanlık sistemini alkışlamakta, Türk milleti yeni bir devlet modeline ite kaka alıştırılmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında istişare olmadığından bahisle, başkanlık sisteminin alt yapısını kuran Erdoğan, İmralı canisini garantiye almış, Kandil’deki adamlarından söz almış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başına çöreklenmiştir.
“Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyedir.”
“Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı yetmemektedir. Israrla başkanlık istemektedir. Sanki Türkiye’nin her meselesi bitmiş ve halledilmiştir de, geriye bir tek başkanlık sistemi kalmıştır. Başkanlık diktatörlük kapısıdır. Başkanlık istikrarsızlık kaynağıdır” demişti.
Anayasa, “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diyor.. Devletin temeli işte bu anlayıştır.
Mardin Kızıltepe karayolu üzerinde Türkmen Dağı yamaçlarında yazılı duran “Ne mutlu Türküm diyene” yazısının silinmesi, valiye göre, Türklük herkesin ortak değeri değil!
Oysa şimdi;” Kimse bizim karşımıza Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” diyen,
“Ne mutlu Türküm diyene” sözünü silenler. buna göz yumanlar seyirci kalanlar,
Türküm Doğruyum çalışkanım diye başlayan Andımızın Okullarda okunmasını yasaklayanlar,
Türk devletinin ismini tabelalardan silenler, Valiliklerden, resmi kurumlardan T.C (Türkiye Cumhuriyeti) kaldıranlar,
PKK ile ülkenin geleceğini müzakere edenler, milletimizin alın terini sömürenler,
Türk bayrağını yakanlar, Atatürk Heykellerini yerinden sökenler, yıkanlar ,
Devletin Kurucuları, Atatürk ve İnönü’ye iki ayyaş diyenler, Atatürk’e hakaret edenler,
T.C.’ye ve TSK’ ya kumpaslar ve tuzaklar kurulurken sessiz ve tarafsız kalanlar, Anayasa’dan Türklüğü silmeye uğraşanlar, Türkçe yer adlarını değiştirenler,
EVET diyorlar…!
Referanduma sunulan anayasa değişikliği ile “Egemenlik milletin değil, tek şahsın olacaktır. Güçler ayrılığı rejimi sona erecektir. Tüm denetim ve kontrol mekanizmaları devre dışı kalacaktır. Başbakan olmayacak, bakanlar da sekreter durumuna düşecektir. Cumhurbaşkanı kimseye hesap vermeyecek, layüsel (Mes'uliyetsiz. Mes'ul tutulamaz. Sorumsuz) olacaktır. Güven oyu ve gensoru mekanizmaları da olmayacaktır.
Tüm icraatlar, tayinler, aziller, ihaleler, idari düzenlemeler, yüksek mahkeme, HSYK atamaları, velhasıl her şey cumhurbaşkanına bağlanacaktır. Yasama, yürütme, yargı tek elde toplanacaktır. Başkomutanlığı da üstlenecektir.
Cumhurbaşkanı, gönlü isteyince, TBMM’yi feshedebilecektir.
Anayasa Mahkemesi; Danıştay, Yargıtay, Cumhuriyet Başsavcısı, HSYK, velhasıl tüm yargı, politikanın emrine girecektir.
Türk Halkı ne diyor. parlamenter sistem, demokrasi ve Cumhuriyet mi? Tek adam mı?