AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu, kaçak saraydaki komedinin son perdesinde sergilenen 16 Türk Devleti atraksiyonuna bayılmış, duygularını açıklıyor:
“Bu resim, okunması gereken bir resim… Filistin’i vermediği bahanesiyle yıkılan Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Devlet Başkanı’yla Cumhurbaşkanımızın arka plan görüntüsü… Muhteşem bir zeka. Tabii ki Sn. Cumhurbaşkanımızın zekası. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası sona erdi”
Bu görüşünden geri adım atmadı bir adım ileri giderek” ‘Arkadaşlar reklam arası bitti, film başladı ve isteseniz de istemeseniz de 2023′te vizyona girecek’” dedi.
Türkiye Cumhuriyetinin Okullarında okuyan ,Atatürk’ün seçme secimle hakkını kullanan, Millet vekili olan, AKP'li kadınların Osmanlı hayranlıklarını ibretle izliyoruz ama, hangi Osmanlı acaba?
Tamamı Dönme-Devşirmelerden Oluşan Osmanlının yönetimini mi?. Bu dönme-devşirme tayfası, Türkmenleri yönetimden uzaklaştırdıkları yetmezmiş gibi, onların kendi normal yaşantılarını dahi sürdürmelerine imkân tanımıyordu. Özlediğiniz bu mu? Yoksa harem mi?
Osmanlı’nın 1.Dünya savaşından yenik çıkması, Osmanlı ile hesaplaşmak için bekleyen Emperyalist ülkelerin iştahını kabartmıştı ortada alınacak 600 yıllık bir intikam vardı.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes antlaşması ile Osmanlı’nın parçalanması kesinleşmiş, emperyalist Avrupa ülkeleri uzun zamandan beri bekledikleri fırsatı ele geçirerek Osmanlı’nın elinde son kalan toprakları da paylamışlardı.
10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması'na göre, Osmanlı İmparatorluğu parçalanıyor, Türk Milleti de yasama hakkından yoksun bırakılıyordu.
Rumeli sınırımız aşağıda yukarı İstanbul vilayetinin sınır olarak tayin olunuyordu. Batı Anadolu ( İzmir ve havalisi) Yunanlıları verilecekti. Güney sınırı ise, Mardin, Urfa, Gaziantep, Amanos dağları ve Osmaniye'nin kuzeyinden geçmekte ve bu sınırın güneyini Fransa'ya bırakmakta idi. Doğuda Bayazıt, Van, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı içine alan bir Ermenistan, Irak ve Suriye arasında bir Kürdistan kurulacaktı. Bunun dışında, Türkiye'ye bırakılan topraklar nüfus mıntıkalarına ayrılmakta; İtalyanlar Antalya ve Konya, Fransızlar Adana, Sivas ve Malatya bölgesi üzerinde, İngilizler de Irak'ın kuzey kısmında nüfus bölgeleri tesis ediyorlardı.
M. Kemal Paşa zor bir yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a ayak bastı. Nutuk'ta o gün ülkenin durumunu şöyle belirtiyor;
"Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaş'ta (Birinci Dünya Savaşı) yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, şartları ağır bir Ateşkes Antlaşması imzalanmış, Büyük savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaş'a sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta
İşte Mutafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları bütün ezilen ve sömürülen Uluslara da örnek olabilecek kurtuluş savaşını başlatmışlar, 15.055 (On beş bin elli beş) şehit 9167 subay ve er şehit 31 173 yaralı ile kurtuluş savaşı kazanılmış ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkan yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim” diyemez diyor MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Kurtuluş savaşımızda, Cumhuriyetimizin kuruluşunda kadınlarımız vardır. Bu kahramanları Osmanlı harem hayranı AKP lilerden hatırlayan var mı?
Binbaşı Ayşe ,Kılavuz Hatice ,Tarsuslu Kara Fatma (Adile Onbaşı),Tayyar Rahmiye ,Çete Emir Ayşe ,Gördesli Makbule Hanım ,Halime Çavuş (Kocabıyık) ,Fatma Seher Erden (Erzurumlu Kara Fatma), Şerife Bacı ,Nezahat Onbaşı ,Halide Onbaşı (Edip Adıvar) ,Nene Hatun, gibi niceleri hepsini saygıyla anıyorum.
İstanbul Barosu’nun açıklamasında, “Osmanlı’nın tarihsel misyonunu tamamlayarak kapanmış bir parantez, Cumhuriyet’in ise sonsuzluğu hedefleyen bir uygarlık açılımı olduğu gerçektir” denildi.
Bizler, şimdilerde çoğalması da beklenen bu türden Babuşcu beyanlarının, Haziran/2015 seçimlerine yönelik milletvekili listelerinde yer tutmak adına sergilenen yağlı çabalar olduğunu biliyoruz. Bir yasama döneminde kürsüye sadece 3 kez çıkabilmiş olanların, kendi yüksekliklerini Cumhuriyete saldırarak sağlayabileceklerini düşünmeleri acı bir gerçeklik olsa da, Osmanlıcı kafaların bu ülkede edindikleri yerin bile Cumhuriyet sayesinde olduğunu söylemeye devam edeceğiz.
Babuşçu ve onun gibiler bilmeli ki, bizim bu kararlılığımız sürdükçe de reklamlar bitmeyecektir. Cumhuriyeti ‘reklam’ sananlar, kendilerinin bir ‘kamera şakası’ olduğunu çok geçmeden anlayacaklardır.
Yılmaz Özdil yazısında; ”AKP iktidar oldu. Lale sevdası hortladı. Şehirlerin tüm yeşil alanlarını katledip, beton diken AKP… Enteresan şekilde, refüjlere, kaldırımlara, hatta duvarlara bile lale ekmeye başladı
Osmanlı Lalesi’nin en büyük üreticisi Balıkesir’de bi şirket… Türkiye’deki lalelerin neredeyse yarısını tek başına bu şirket üretiyor. Hani şu “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyen AKP milletvekili var ya… İşte bu lale şirketinin sahibi!E hal böyleyken… Lale devri’ni Osmanlı lalecisi şakşaklaşmayacak da, kim şakşaklaşacak yani
Şehitlerimizin kanıyla ,canıyla kurdukları Her şeyimizi borçlu olduğumuz Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmak görevimizdir.