Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarınca kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün içi boşaltılıp Osmanlıya evirilmeye çalışılsa da, bölünüp parçalanmak istense de var olana sahip çıkıp kaybettiklerimizi yeniden kazanmak için her zamankinden daha kararlılıkla mücadele etmeliyiz.
Bu güzel vatanın düşman işgalinden kurtulması için, bağımsızlığa ulaşılması için kan döken, can veren ve bu kutsal vatanı bizlere emanet ettiklerinden saygı duyduğumuz, minnettar bulunduğumuz ve ebediyete intikal ettiklerinden rahmetle ve şükranla anmak sorumluluğunda bulunduğumuz şanlı şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin ruhlarını sızlatmamalıyız.
Emperyalizmin işgalinden kurtuluşumuzun ve Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunun öncüsü Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamak gerekir.
“Ulusal Egemenlik; milletin namusudur, haysiyetidir, şerefidir” fikrini ilke edinen Büyük Atatürk’ümüzün önderliğiyle coşup şahlanan Anadolu insanı; Kuvayı Millîye ruhuyla bin bir zorlukları aşarak, iç ve dış düşmanların sinsi şer entrikalarını bozarak bu güzel Vatanımızın onurlu ulusal kurtuluşuyla birlikte ulusal bağımsızlığımızı ve Türkiye’mizin kuruluşunu gerçekleştirdiler.
Reşit Galip, Atatürk’e bu topluma miras olarak ne bıraktığını sorduğunda; Atatürk, “Manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akildir. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklin ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” diye cevap veriyor. Başka söze gerek var mı?
İnsanlık tarihine baktığımızda; toplumlar da dara düştüğünde kendi içlerinden bir lider çıkarmıştır. İste Mustafa Kemal Atatürk, o kara günlerde milletimizin bağrından doğan bir liderdir yaptıklarıyla sadece Türk ulusuna değil, Emperyalistlerin işgalinden, sömürüsünden kurtulmak ve barış içinde bir dünya hayal eden insanlığa da örnek olmuştur.
Atatürk’ü anlamak ve sevmek, erdemli olmaktır. Atatürk’ün ülkemizin bugünlerdeki durumunu özetleyen şu tümcesinin önemini de vurgulamalıyız: “Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Yurdunda olduğu kadar dünyada da barışı özleyen, birbirine sevdirmek gerektiğini savunan Atatürk “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” özdeyişiyle düşüncesini vurgulamıştır.
Evet, unutmayalım; “Beni görmek demek mutlak yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu kâfidir” diyordu Atatürk ve ekliyordu: “Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.”
1938 yılından beri, her 10 Kasım, Ata’mızı kaybetmenin verdiği büyük hüznün yanında, onu daha iyi anlamanın gereğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak ta değerlendirilmelidir. O’nun hayatını, ilkelerini ve bizden yapmamızı istediği şeyleri, bilimsel olarak ortaya koymak ve uygulamak, bizlerin birinci vazifesi olmalıdır.
Atatürk olmasaydı ne olurdu, bugün ne haldeydik” diye düşünelim.
CUMHURİYET VE BAĞIMSIZLIK: Atatürk olmasaydı da elbette Türkiye devleti yaşayacaktı. Kadın ve erkeğin eşit, bağımsızlığın daimi, demokrasinin belirleyici, bilimin yol gösterici olduğu cumhuriyet, maddi manevi yıkıma uğramış topraklarda canlandı.
Türk milletinin yaşadığı topraklarda sömürgeci güçler bir daha vatanı cetvelle paylaşmasın, kendi ülkesinde halk misafir olmasın diye Cumhuriyet ilan edildi.
Atatürk, bir lider kendi sultanlığını oluşturabilecek tüm koşullar müsait iken en zorunu seçti. Bağımsızlığı şiar edinmiş halkın hak ettiği koşullarda özgürce yaşayabilmesi için, hayatını kendisine değil millete adamayı görev edindi. 1.Yaşama Hakkı, 2. Sağlık Hakkı, 3. Eğitim Hakkı, 4. Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı, 5. Düşünce, Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü, 6.Din ve Vicdan Özgürlüğü, 7. Özel Hayatın Gizliliği… Gibi alanlarda
Atatürk; Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkesin eşit birinci sınıf vatandaş olduğu, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkes Türk vatandaşı olduğunu, Her Türk vatandaşının yetenekleri ve çalışmasıyla devletin her makamına gelebildiği bir Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
Bu ülkede hepimiz laik ve demokratik bir anlayış üzerinde büyüdük. Hepimiz varlığımızı ve yaşamımızı Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Öyle bir insan bu ülkede olmamış olsaydı, bugün ne durumda olurduk çevremizdeki ülkelere bir bakın. Bugün bunları burada rahatlıkla konuşabiliyorsam ve sizler bu kadar çağdaş görünümdeyseniz O’nun sayesindedir.
O zaman bunların hiçbir şekilde sarsılmaması ve bozulmaması Atatürk’ü iyi anlayalım onun eseri cumhuriyete sahip çıkalım, oynanan oyunları bozalım. Atatürk’ü saygıyla anıyorum.